Jackson Hole Zirvesi: Fed Faiz Politikası Küresel Piyasalarda Belirleyici

BIST Haberleri
Jackson Hole Sempozyumu'nda Fed Başkanı Powell'ın vereceği sinyaller, ABD faiz indirim sürecini ve küresel piyasaların yönünü etkileyecek. Korumacı ticaret politikaları, yükselen enflasyon endişeleri ve merkez bankalarının para politikası duruşları, küresel ekonomi ve piyasalarda belirsizliği artırıyor. Amerika, Avrupa ve Asya piyasalarından son gelişmeler ve Türkiye Merkez Bankası'nın enflasyon raporu detayları, haftanın en kritik gündem maddeleri arasında yer alıyor.

Jackson Hole Zirvesi: Küresel Ekonomi ve Faiz Politikası Mercek Altında

Küresel ekonomi, ABD yönetiminin uyguladığı korumacı ticaret politikalarının yarattığı belirsizliklerle mücadele etmeye devam ederken, bu politikaların ticaret akışı ve ekonomik büyüme üzerindeki potansiyel etkileri ekonomi otoritelerinin odağında kalmaya devam ediyor. Özellikle yükselen tarifelerin tedarik zincirleri ve nihai fiyatlar üzerindeki etkilerine dair sinyallerin yakından izlendiği makroekonomik veriler, piyasalar tarafından titizlikle takip ediliyor.

Gelecek hafta ABD'de düzenlenecek olan Jackson Hole Ekonomi Politikası Sempozyumu, küresel finans piyasalarının ve yatırımcıların ana gündem maddelerinden biri haline gelmiş durumda. Her yıl dünyanın önde gelen merkez bankacıları, finans bakanları ve akademisyenlerini bir araya getiren bu prestijli etkinlikte, özellikle ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın yapacağı sözlü yönlendirmelerden alınacak sinyaller kritik önem taşıyor. Powell'ın konuşması, Bankanın faiz indirim sürecine ilişkin netlik sağlaması ve dolayısıyla küresel piyasaların önümüzdeki dönemdeki yönünü belirlemesi açısından büyük bir beklenti yaratıyor.

ABD Ekonomisi ve Fed'in Faiz Kararları

Makroekonomik veri cephesinde ise geçen hafta ABD'de açıklanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) verileri, piyasaları şaşırtan bir tablo ortaya koydu. Temmuz ayında aylık bazda yüzde 0,9, yıllık bazda ise yüzde 3,3 gibi beklentilerin üzerinde bir artış kaydeden ÜFE, korumacı ticaret politikalarının ve uygulanan tarifelerin enflasyonist etkilerine yönelik endişeleri yeniden gündeme taşıdı. ÜFE'deki bu yükseliş, üreticilerin girdi maliyetlerindeki artışın bir göstergesi olup, bu maliyet artışlarının gelecekte tüketici fiyatlarına yansıyabileceği ihtimalini güçlendirdi.

Finans analistleri, söz konusu enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından para piyasalarında Fed'in faiz indirim sürecine yönelik fiyatlamalarda gözle görülür değişimler yaşandığını belirtti. Veri sonrası yapılan analizlerde, yıl sonuna kadar Fed'in toplamda 50 baz puanlık bir indirime gideceği beklentisinin piyasalara hakim olduğu ifade edildi. Mevcut piyasa koşullarında, eylül ayında Fed'in 25 baz puanlık bir faiz indirimine gideceğine neredeyse kesin gözüyle bakılmaya devam ediliyor. Ancak, bazı Fed yetkililerinin piyasaları şahin bir tonda yönlendiren açıklamaları ve hükümet yetkililerinin Fed'e yönelik sert eleştirileri, ülkedeki parasal gevşeme patikasına ilişkin belirsizliklerin yüksek kalmasında etkili oluyor. Bu durum, yatırımcıların Fed'in gelecekteki adımlarına ilişkin net bir yol haritası çizmesini zorlaştırıyor.

Fed'in para politikası komitesinin üyelerinden gelen farklı yorumlar da belirsizliği artıran unsurlar arasında yer alıyor. Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic, geçen hafta yaptığı açıklamada, iş gücü piyasasının sağlam kalmaya devam etmesi halinde bu yıl tek bir faiz indiriminin uygun olacağını düşündüğünü aktardı. Bu açıklama, daha kısıtlayıcı bir para politikası duruşuna işaret ederken, St. Louis Fed Başkanı Alberto Musalem ise eylül ayındaki toplantıda faiz oranının düşürülüp düşürülmeyeceğine karar vermek için henüz erken olduğunu ifade etti. Musalem'in bu yorumu, Fed'in veri odaklı yaklaşımının altını çizerken, Chicago Fed Başkanı Austan Goolsbee de kalıcı fiyat baskılarının artıp artmadığından emin olmak için en az bir enflasyon raporunu daha görmek istediğini kaydetti. Goolsbee, son üretici enflasyonu verilerinin kendisinde “biraz rahatsızlık tonu” yarattığını da sözlerine ekleyerek, enflasyon risklerinin yakından takip edildiğini vurguladı.

Tüm bu ekonomik gelişmelerin yanı sıra, ABD siyasetinden gelen önemli bir haber de piyasaların gündeminde yer aldı. Görev süresi gelecek yıl mayıs ayında sona erecek olan Fed Başkanı Jerome Powell'ın yerine kimin geçeceği sorusu belirsizliğini korurken, ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta yaptığı açıklamada, bir sonraki Fed başkanı adayını “biraz erken” açıklayabileceğinin sinyalini verdi. Bu durum, Fed'in bağımsızlığı ve gelecekteki para politikası duruşu üzerinde potansiyel etkiler yaratabileceği gerekçesiyle dikkatle izleniyor.

Küresel Jeopolitik Gelişmeler ve Piyasa Etkileri

Yoğun ekonomik gündeme ek olarak, ABD Başkanı Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Alaska'nın Anchorage kentindeki Elmendorf–Richardson Üssü'ndeki görüşmesi de gerçekleşti. “Barışın Peşinde” temalı bu kritik görüşme sonrası ortak basın toplantısında konuşan Trump, iki ülke arasında önemli ilerlemeler kaydedildiğini ancak nihai bir anlaşmaya varılamadığını belirtti. Putin ise Ukrayna etrafındaki durumun, Trump ile yaptığı zirvenin temel konularından biri olduğunu ifade ederek, “Trump ile vardığımız anlayışın hedefe ulaşmamıza ve Ukrayna’da barışın sağlanmasına yol açacağını umuyorum.” dedi. Trump zirve sonrası ABD basınına yaptığı değerlendirmede, bundan sonraki süreçte Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupalı liderlerin devreye girmesi konusunda, “Şimdi bunu halletmek tamamen Zelenskiy'e bağlı. Avrupa ülkeleri de biraz müdahil olmalı ama bu Zelenskiy'e bağlı.” şeklinde konuştu. Bu tür jeopolitik gelişmeler, yatırımcı duyarlılığını dolaylı olarak etkileyerek piyasalarda kısa vadeli dalgalanmalara yol açabiliyor.

Küresel Borsalarda Son Durum

New York Borsası Pozitif Seyretti

Yukarıda bahsedilen tüm bu gelişmeler ışığında, New York borsasında geçen hafta alıcılı bir seyir öne çıktı. Hafta boyunca kaydedilen performanslara göre, S&P 500 endeksi yüzde 0,94, Nasdaq endeksi yüzde 0,81 ve Dow Jones endeksi yüzde 1,74 değer kazandı. Bu yükseliş, piyasaların genel olarak Fed'in faiz indirimlerine yönelik beklentileri ve bazı olumlu haber akışlarını fiyatlamasıyla ilişkilendiriliyor.

ABD tahvil piyasalarında ise geçen hafta satıcılı bir seyir hakim oldu. Bu durum, tahvil getirilerinin yükselmesine neden olurken, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi haftayı yüzde 4,32 seviyesinde tamamladı. Tahvil getirilerindeki yükseliş, enflasyon beklentilerindeki artış veya Fed'in beklenenden daha az agresif faiz indirimi yapabileceği endişesiyle açıklanabilir.

Emtia tarafında ise karışık bir seyir izlendi. Altının ons fiyatı geçen hafta yüzde 1,84 azalışla 3 bin 335 dolara, gümüşün ons fiyatı ise yüzde 0,9 düşüşle 38 dolara geriledi. Değerli metallerdeki bu düşüş, doların kısmi güçlenmesi veya risk iştahının artmasıyla ilişkilendirilebilir. Brent petrolün varil fiyatı ise yüzde 0,1 değer kaybıyla 65,77 dolara inerek haftayı tamamladı. Dolar endeksi (DXY) ise faiz indirim ihtimallerinin güçlü kalmayı sürdürmesiyle haftayı yüzde 0,3 azalışla 97,9 seviyesinden kapattı. Doların zayıflaması, genellikle Fed'in faiz indirimlerine yönelik beklentilerin güçlenmesiyle paralleldir.

18 Ağustos ile başlayacak haftada ABD'den takip edilecek önemli makroekonomik veriler arasında salı günü açıklanacak konut başlangıçları ve inşaat izinleri yer alıyor. Çarşamba günü Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanakları, Fed'in gelecek adımlarına ilişkin daha fazla ipucu verebilir. Perşembe günü haftalık işsizlik maaşları başvuruları, imalat sanayi ve hizmet sektörü Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) ile ikinci el konut satışları takip edilecek. Ayrıca perşembe günü Jackson Hole Ekonomi Politikası Sempozyumu başlayacakken, cuma günü Fed Başkanı Powell'ın sempozyumda yapacağı konuşma tüm yatırımcıların odağında olacak.

Avrupa Borsaları Alış Ağırlıklı Seyretti

Avrupa borsaları da geçen hafta genel olarak pozitif bir seyir izledi. Gelecek hafta açıklanacak Euro Bölgesi ve İngiltere'de enflasyon verileri ile Almanya'daki büyüme verileri, bölge ekonomisinin sağlığı ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) para politikası duruşuna ilişkin sinyaller vermesi açısından yatırımcıların odağına yerleşti. Bölge piyasalarında Fed'in faiz indirim sürecine tekrar başlayacağına yönelik fiyatlamalar ve Trump-Putin görüşmesine yönelik iyimserliklerin etkisiyle geçen hafta risk iştahı yüksek seyretti. Bu durum, yatırımcıların riskli varlıklara yönelme eğilimini artırdı.

Makroekonomik veri tarafında Euro Bölgesi ve İngiltere'nin büyüme verileri takip edildi. Buna göre Euro Bölgesi ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde önceki çeyreğe göre beklentilere paralel yüzde 0,1, yıllık bazda ise yüzde 1,4 büyüdü. İngiltere ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde ise önceki çeyreklik döneme göre yüzde 0,3 büyüme kaydetti. Beklenti, ekonomik büyümenin bu dönemde yüzde 0,1 olacağı yönündeydi, dolayısıyla İngiltere ekonomisi beklentilerin üzerinde bir performans sergiledi. Almanya’da ise enflasyon temmuzda aylık yüzde 0,3, yıllık bazda da yüzde 2 ile piyasa beklentilerine paralel gerçekleşti. Enflasyon verileri, ECB'nin faiz politikasına yönelik beklentileri şekillendirmede önemli bir rol oynuyor.

Geçen hafta Avrupa'nın önde gelen endekslerinde İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 0,47, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 2,33, İtalya'da MIB 30 endeksi yüzde 2,47 ve Almanya'da DAX endeksi yüzde 0,81 yükseliş kaydetti. Bu yükselişler, genel küresel risk iştahının artması ve Fed'den gelecek olası gevşeme sinyalleriyle desteklendi.

Gelecek haftanın veri takviminde pazartesi Euro Bölgesi'nde dış ticaret dengesi, çarşamba İngiltere ve Euro Bölgesi'nde tüketici enflasyonu, Almanya'da üretici enflasyonu, perşembe bölge genelinde imalat sanayi ve hizmet sektörü PMI ve cuma Almanya'da büyüme verileri yer alıyor. Bu veriler, Avrupa ekonomisinin gidişatına dair önemli ipuçları sunacak.

Asya Borsalarında Risk İştahı Yüksek Kalmayı Sürdürdü

Asya borsaları da geçen hafta alış ağırlıklı bir seyir izlerken, risk iştahı yüksek kalmaya devam etti. Bu durumun ana nedenlerinden biri, ABD Başkanı Donald Trump'ın Çin mallarına yönelik yükseltilen gümrük vergilerinin 90 gün daha ertelenmesini öngören kararnameyi imzalaması ve Fed'in faiz indirim beklentilerinin güçlenmesiydi. 90 günlük erteleme kararı, ABD ve Çin arasında ticaret görüşmeleri konusunda daha fazla müzakere yapılabileceği umutlarını artırırken, tarife gündemine yönelik bölge endekslerindeki endişelerin yatışmasını sağladı. Bu, piyasalar için olumlu bir gelişme olarak algılandı.

Makroekonomik veri tarafında ise Japonya ekonomisi, ABD'nin gümrük vergilerine yönelik belirsizliklere rağmen ikinci çeyrekte beklentilerin üzerinde bir büyüme sergiledi. Ülkede Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) ikinci çeyrekte, önceki çeyreğe göre yüzde 0,3, yıllık bazda da yüzde 1 arttı. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent'in geçen hafta yaptığı açıklamada, Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) enflasyon riskine karşı adım atmakta geride kaldığını ve bankanın faiz artırımına gitmesinin muhtemel olduğunu belirtmesi dikkat çekti. Analistler, beklentileri aşan bu büyümenin, BoJ'un potansiyel bir faiz artırımına yönelmesi durumunda elini kolaylaştıracak etmenlerden biri olduğunu ifade etti, zira güçlü büyüme, sıkılaştırma politikasının olumsuz etkilerini absorbe etme kapasitesini artırabilir.

Çin tarafında ise makroekonomik veriler beklentilerin altında kaldı. Perakende satışlar temmuzda yıllık yüzde 3,7 ile beklentilerin altında artış kaydederken, sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 5,7 artışla yine beklentilerin gerisinde kaldı. Ülkede temmuza ilişkin işsizlik oranı ise yüzde 5,2 ile tahminlerin hafif yukarısında geldi. Bu dönemde ülkede sabit sermaye yatırımı temmuzda yüzde 1,6 artışla tahminleri karşılayamadı. Analistler, Çin'de arka arkaya gelen bu zayıf verilerin, hükümetin ekonomiyi destekleyici yeni adımlar atabileceği beklentilerini güçlendirdiğini kaydetti. Bu beklentiler, pay piyasalarında alımları tetikleyerek endekslerin yükselişine katkıda bulundu.

Merkez bankaları tarafında ise Avustralya Merkez Bankası (RBA) politika faizini 25 baz puan indirerek yüzde 3,60 seviyesine çekti. Bankadan yapılan açıklamada, dünya ekonomisindeki belirsizliğin yüksek seyretmeye devam ettiği kaydedilerek, ABD tarifelerinin ve diğer ülkelerdeki politika tepkilerinin kapsamı ile ölçeği konusunda biraz daha netlik oluştuğu bildirildi. Bu faiz indirimi, RBA'nın küresel ekonomik yavaşlama endişelerine karşı proaktif bir adım olarak yorumlandı.

Söz konusu gelişmelerle haftalık bazda Çin'de Şanghay bileşik endeksi yüzde 1,70, Hong Kong'da Hang Seng endeksi yüzde 1,65, Güney Kore'de Kospi endeksi yüzde 0,49 ve Japonya'da Nikkei 225 endeksi yüzde 3,73 değer kazandı. Asya piyasalarındaki bu pozitif seyir, ticaret gerilimlerinin yumuşaması ve küresel merkez bankalarından gelecek gevşeme sinyalleri beklentisiyle desteklendi.

Gelecek hafta Asya'dan takip edilecek önemli veriler arasında çarşamba Japonya'da dış ticaret dengesi ve çekirdek makine siparişleri ile Çin'de kredi faiz oranları yer alıyor. Cuma günü ise Japonya'da enflasyon verileri izlenecek. Bu veriler, bölgedeki ekonomik aktivite ve para politikası beklentileri üzerinde etkili olabilir.

Yurt İçi Piyasalar ve TCMB Enflasyon Raporu

Yurt içinde geçen hafta satış ağırlıklı bir seyir öne çıkarken, BIST 100 endeksi haftalık bazda yüzde 0,93 düşüşle 10.870,57 puandan kapandı. Bu düşüşte küresel risk iştahındaki dalgalanmalar ve iç dinamiklerin etkisi hissedildi.

Türkiye ekonomisi açısından geçen haftanın en önemli gündem maddesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan'ın yılın 3. Enflasyon Raporu bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmaydı. Karahan, enflasyon tahminlerini paylaşarak, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 25 ile yüzde 29 aralığında olacağını tahmin ettiklerini ifade etti. Ayrıca, 2026 sonu için ise tahminlerinin, enflasyonun yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğine işaret ettiğini belirtti. Bu tahminler, TCMB'nin enflasyonla mücadeledeki yol haritasını ortaya koydu.

Karahan, bundan böyle veri akışına bağlı olarak revize edilebilecek enflasyon tahminlerinin yanı sıra, rapor dönemleri arasında olağanüstü gelişmeler olmadığı sürece değiştirilmeyecek “ara hedefler” açıklanacağını bildirdi. Bu yeni yaklaşım, para politikasının daha öngörülebilir hale gelmesini ve piyasalar için bir çıpa görevi görmesini amaçlıyor. Karahan, “Bu bağlamda, ara hedefler içsel para politikası patikasını belirlerken referans olarak alınacaktır. Böylece, kontrol ufku içerisinde enflasyonun ara hedeflere yakınsaması sağlanacaktır.” dedi. Bu mekanizma, enflasyonla mücadelede kararlılığın bir göstergesi olarak algılandı.

TCMB Başkanı, “Önceki raporlarda 2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan yüzde 24 değerini, 2025 yılı ara hedefimiz olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon ara hedeflerimizi sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 olarak belirledik.” ifadelerini kullanarak, bankanın orta vadeli enflasyon hedeflerini kamuoyuyla paylaştı. Bu hedefler, yatırımcılar ve genel ekonomi için önemli bir referans noktası oluşturuyor.

Döviz piyasasında ise Dolar/TL kuru, haftayı önceki haftalık kapanışın yüzde 0,4 üzerinde 40,8330 seviyesinden tamamladı. Kurdaki bu sınırlı yükseliş, küresel piyasalardaki dolar endeksi hareketleri ve yurt içi beklentilerin etkisiyle gerçekleşti.

Gelecek hafta yurt içinde takip edilecek önemli ekonomik veriler arasında pazartesi konut fiyat endeksi, salı işsizlik oranı ve uluslararası yatırım pozisyonu, perşembe tüketici güven endeksi ve cuma finansal hizmetler güven endeksi yer alıyor. Bu veriler, Türkiye ekonomisinin genel sağlığı, hanehalkı harcamaları ve yatırımcı duyarlılığına ilişkin önemli göstergeler sunacak.

⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.

Jackson Hole, Fed, Jerome Powell, faiz indirimi, ticaret savaşları, enflasyon, ABD ekonomisi, küresel piyasalar, merkez bankası, dolar, altın, petrol, BIST 100, TCMB, Üretici Fiyat Endeksi, Trump, makroekonomi, piyasa analizi, ekonomi politikası

İlginizi Çekebilir

Güvenilir Ortaklarımız