Türk Çelik Sektöründen Damping Alarmı: Adil Rekabet Çağrısı

Gündem
Türk çelik sektörü, Uzak Doğu'dan gelen dampingli ürünlerin neden olduğu haksız rekabete karşı hükümetten acil önlemler talep ediyor. Artan ithalatın yerli üretimi ve kapasite kullanımını nasıl etkilediğini, kalite sorunlarını ve kapsamlı ticaret savunma mekanizmalarına duyulan ihtiyacı keşfedin.

Türk Çelik Sektöründen Damping Alarmı: Adil Rekabet Çağrısı

Türk demir çelik sektörünün önde gelen temsilcileri, özellikle Uzak Doğu menşeli, devlet destekleriyle üretilen ve uluslararası kalite standartlarına tam uyum sağlamayan ürünlerin iç pazardaki varlığının, yerli üreticiler üzerinde ciddi bir haksız rekabet baskısı oluşturduğunu ve yurt içi üretim kapasitesinin büyük ölçüde atıl kalmasına yol açtığını belirterek, yetkililerden acil önlemler alınmasını talep etti. Sektör, küresel korumacılık eğilimlerinin hız kazandığı bir dönemde Türkiye'nin de kendi sanayisini koruyacak etkin adımlar atması gerektiğinin altını çizdi.

Küresel Korumacılık ve Türkiye'ye Yönelen Baskı

Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, dünya genelinde korumacılık eğilimlerinin ivme kazanmasının, Türkiye'yi haksız rekabet koşullarına karşı savunmasız hale getirdiğini ifade etti. Yayan, başta ABD ve Avrupa Birliği (AB) olmak üzere birçok ülkenin uyguladığı korumacılık duvarlarını aşamayan Çin, Rusya, Hindistan ve diğer bazı Uzak Doğu ülkelerinin, ihracat rotasını Türkiye pazarına çevirdiğine dikkat çekti. Bu durumun, Türkiye'ye yönelik ihracatlardaki yüksek oranlı artışlar nedeniyle yurt içi üretimi olumsuz etkilediğini ve ülkenin 60 milyon ton seviyesindeki demir çelik kapasitesinin önemli bir kısmının atıl kalmasına neden olduğunu vurguladı.

Asya ülkelerindeki demir-çelik sanayisinin yoğun devlet destekleriyle faaliyet gösterdiğini hatırlatan Yayan, özellikle Çin ve Uzak Doğu kaynaklı çelik ürünlerinin Türkiye iç pazarına yöneliminin son yıllarda belirgin bir hız kazandığını ve bu durumun yerli sektör üzerinde ağır bir baskı oluşturduğunu dile getirdi. Bu ürünlerin, devlet sübvansiyonları sayesinde yerli üreticilerin maliyetlerinin oldukça altında fiyatlarla piyasaya girmesi, küresel fiyat dengesini bozarken haksız rekabeti derinleştirdiği belirtildi.

Kalite ve Sürdürülebilirlik Vurgusu: Türk Çeliğinin Gücü

Yayan, 2020'den bu yana Çin'den yapılan ithalatın 10 kattan fazla yükseldiğini açıklarken, bu artışın kapasite kullanım oranlarındaki sınırlılığı beraberinde getirdiğini ve yeni yatırımların ertelenmesine veya iptal edilmesine yol açarak sektörün sürdürülebilir büyüme potansiyelini sekteye uğrattığını ifade etti. Ayrıca, Çin ve Uzak Doğu'dan ithal edilen çelik ürünlerinin kalite sürekliliği ve standartlara uygunluk açısından zaman zaman sorunlar yarattığına, parti bazında farklılıklar ve sertifikasyon güvenilirliğinin en sık dile getirilen sorunlar arasında yer aldığına değindi.

Buna karşın, Türk çelik sektörünün kalite konusunda kendisini uluslararası alanda kanıtladığını vurgulayan Yayan, bugün 180 civarında ülkeye ihracat yapıldığını belirtti. Türk üreticilerin üretim süreçlerinde EN, ASTM, TSE gibi uluslararası standartları titizlikle uyguladığını, kalite kontrol ve izlenebilirlik mekanizmaları sayesinde ürün güvenilirliğinin yüksek seviyede sağlandığını, bu durumun Türk çeliğini hem iç pazarda hem de küresel ölçekte tercih edilir kıldığını sözlerine ekledi.

Antidamping Yetersiz, Kapsamlı Önlemler Şart

Kibar Holding İcra Kurulu Başkanı Haluk Kayabaşı da dampingli ürünlerin yerli sanayicinin yatırım iştahını baltaladığını belirterek, Çin ve Endonezya gibi ülkelerde devlet sübvansiyonlarıyla maliyetin altında fiyatlanan ürünlerin Türkiye pazarında sürdürülemez bir rekabet ortamı yarattığını bildirdi. Kayabaşı, haksız rekabetin önüne geçebilmek için ticaret savunma araçlarının kararlılıkla uygulanması gerektiğini vurgularken, antidamping vergilerinin sektörün korunması için tek başına yeterli olmayacağını ifade etti. Bunun yanı sıra, menşe denetimlerinin etkinleştirilmesi, kalite kontrollerinin artırılması ve kamu alımlarında yerli ürünlerin tercih edilmesinin büyük önem taşıdığını belirtti. Özellikle yüksek finansman maliyetleriyle mücadele eden sanayicinin uygun kredi ve teşvik mekanizmalarıyla desteklenmesi gerektiğini, böylece alınan önlemlerin kalıcı etki yaratabileceğini sözlerine ekledi. Kayabaşı, ABD'nin son dönemde açıkladığı antidamping ve gümrük vergisi kararlarını işaret ederek, Türkiye'nin de kendi üretim gücünü koruyacak ve geliştirecek benzer politikaları kararlılıkla uygulaması gerektiğinin altını çizdi.

Paslanmaz Çelik: Stratejik Bir Güvenlik Meselesi

Paslanmaz çelik üretiminin Türkiye için stratejik önemine değinen Kayabaşı, Posco Assan'ın 400 milyon dolarlık paslanmaz çelik yatırımının, ülke için yalnızca bir üretim tesisi değil, aynı zamanda teknoloji transferi, istihdam ve katma değer anlamına geldiğini vurguladı. Paslanmaz çeliğin beyaz eşyadan otomotive, savunma sanayisinden enerjiye kadar birçok stratejik sektörde temel girdi olduğunu hatırlatarak, bu nedenle paslanmaz çeliği sadece bir sanayi ürünü olarak değil, stratejik bir güvenlik meselesi olarak görmek gerektiğini ifade etti. Bu tür yatırımların korunmasının, Türkiye'nin sanayi geleceğinin korunması anlamına geldiğini belirtti.

Dampingli Ürünlerin Arkasındaki "Kirli Üretim" Gerçeği

Kayabaşı, yerli yatırımların sürdürülebilmesi için adil rekabet ortamı oluşturulması, damping, menşe saptırması ve sübvansiyonlu ithalata karşı etkin tedbirlerin alınması gerektiğini anlattı. Yerli üretimi teşvik edici politikalar geliştirmenin de aynı derecede önemli olduğunu vurgulayan Kayabaşı, üreticilerin hammadde ihtiyaçlarını öncelikli olarak diğer yerli üreticilerden temininin teşvik edilmesinin kritik bir unsur olduğunu kaydetti. Türkiye'nin gerek karbon çeliklerinde gerekse paslanmaz çelikte çok güçlü bir üretim altyapısına sahip olduğunu belirterek, bu potansiyeli değerlendirmek ve birbirini destekleyen bir sanayi ekosistemi oluşturmakla yatırımların kalıcı hale geleceğini ve katma değerli üretimin güçleneceğini ifade etti. Bu sayede ülkenin yalnızca tüketen değil, bölgesinde üretim üssü haline gelen konumunu pekiştireceğini dile getirdi.

Dampingli paslanmaz çeliğin en yoğun geldiği ülkelerin başında Çin ve Endonezya'nın geldiğini belirten Kayabaşı, bu ürünlerin verimlilikle değil, yüksek karbon salınımlı kirli üretim, enerji ve finansman sübvansiyonları sayesinde maliyetin altında pazara sunulabildiğine dikkat çekti. Yani ucuzluğun verimlilikten değil, sübvansiyonlardan ve haksız ticari uygulamalardan kaynaklandığını vurguladı. Kısa vadede ucuz gibi görünen ithal dampingli ürünlerin, orta vadede Türk sanayisine büyük zararlar vereceği, uzun vadede ise her türlü stratejik üretimde ülkeyi dışa bağımlı hale getireceği uyarısında bulundu.

Kapasite Kaybı ve Sektörün Geleceği

Çolakoğlu Metalurji AŞ Genel Müdürü Uğur Dalbeler ise kapasite kullanım oranının yüzde 75'in altına düşmesi durumunda sektörün rekabet gücünü yitireceğini bildirdi. Dalbeler, son iki yıldır kendi tesislerinin yüzde 60'ın altında kapasite kullanım oranıyla çalışmak zorunda kaldığını belirterek, bu şartlarda iyileştirici yatırım yapmanın mümkün olmadığını, hatta mevcut varlıkların korunmasının dahi imkansız hale geldiğini söyledi. Çelik sektörünün her sene sadece mevcut olanı koruyabilmek için dahi ciddi yatırım yapmak zorunda olduğunu hatırlatan Dalbeler, önlem alınmaması durumunda Türk çelik sektörünün telafisi imkansız tahribatlar yaşayacağını ifade etti.

Çeliğin, imalat sanayisinin, endüstriyel gelişmenin ve ihracatın temel girdisi olduğunu, insanın dokunduğu her yerde en fazla kullanılan malzemenin çelik olduğunu vurgulayan Dalbeler, bu denli büyük sermaye ihtiyacı içeren, oldukça yıpratıcı ve yüksek teknoloji gerektiren sektörün sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyümeye ihtiyaç duyduğunu dile getirdi. Dalbeler, eğer güçlü bir çelik sektörü olmazsa, ülkenin dünyanın en pahalı çeliğini kullanmak zorunda kalacağını ve bunun hiçbir sanayinin güçlenmesine izin vermeyeceğini belirterek, yerli çelik üretiminin ulusal ekonomi için vazgeçilmez bir stratejik unsur olduğunun altını çizdi.

⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.

Türk çelik sektörü

İlginizi Çekebilir

Güvenilir Ortaklarımız