Powell'ın Son Jackson Hole Konuşması: Piyasalarda Gerilim

BIST Haberleri
Fed Başkanı Jerome Powell'ın Jackson Hole'da yapacağı son açılış konuşması piyasaların odağında. Faiz indirimi beklentileri, enflasyon riskleri, işgücü piyasası gelişmeleri ve geçmiş konuşmaların piyasa etkileri mercek altında. Küresel ticaret gerilimleri ve emtia piyasalarındaki son durum da dahil olmak üzere kapsamlı bir analizle piyasaları bekleyenler.

Powell'ın Jackson Hole'da Kritik Açıklamaları Bekleniyor

Finans piyasaları, ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın, 21-23 Ağustos tarihleri arasında Wyoming'deki Grand Teton Ulusal Parkı'nda düzenlenecek olan yıllık Jackson Hole Ekonomi Sempozyumu'nda yapacağı sekizinci ve son açılış konuşması öncesinde adeta nefesini tutmuş durumda. Bu sempozyum, küresel çapta merkez bankacıları, finans uzmanları ve akademisyenleri bir araya getiren prestijli bir platform olarak bilinir ve Fed Başkanlarının geçmişte önemli politika sinyalleri verdiği kritik bir buluşma noktası olmuştur. Piyasa katılımcıları, bu son konuşmanın Powell'ın Fed Başkanlığı dönemine ilişkin belirleyici bir miras bırakabileceği ve gelecekteki para politikası yönelimine dair önemli ipuçları sunabileceği beklentisiyle yüksek bir gerilim yaşıyor.

Mevcut piyasa atmosferi, özellikle hisse senedi fiyatlarında gözlemlenen değişimlerle birlikte, Jackson Hole'da yaşanabilecek bir hayal kırıklığı riskini net bir şekilde yansıtmaya başladı. Yatırımcılar, Fed'in faiz piyasalarının halihazırda fiyatladığı gibi agresif bir şekilde güvercin (faiz indirimi yanlısı) bir yöne doğru ilerleyip ilerlemeyeceği ya da mevcut para politikası duruşunu koruyarak beklentileri boşa çıkarıp çıkarmayacağı konusunda derin şüpheler taşıyor. Bu belirsizlik, varlık fiyatlarında volatiliteye neden oluyor ve piyasa katılımcılarını temkinli bir bekleyişe itiyor.

Fed'in İkili Mandatı ve Powell'ın Öncelikleri

Yatırımcıların bu kritik konuşmada en çok odaklanacağı konuların başında, Başkan Powell'ın Fed'in "ikili mandası" olan maksimum istihdam ve fiyat istikrarı arasındaki dengeye nasıl bir vurgu yapacağı geliyor. Powell'ın konuşmasında işgücü piyasasını desteklemeye yönelik adımlara veya tedbirlere mi odaklanacağı, yoksa sürekli yükseliş eğilimi gösteren enflasyon risklerine karşı mücadeleyi mi önceliklendireceği yakından takip edilecek. Bu tercihin, Fed'in kısa ve orta vadeli para politikası stratejileri üzerinde belirleyici bir etkisi olması bekleniyor. Eğer Powell işgücü piyasasındaki zayıflığa daha fazla vurgu yaparsa, bu durum piyasaların faiz indirimi beklentilerini güçlendirebilirken, enflasyon risklerine odaklanması daha şahin (faiz artışı yanlısı) bir duruş sergilediği şeklinde yorumlanabilir.

Başkan Powell'ın son aylarda kamuoyuna yaptığı açıklamalar genel olarak nispeten şahin bir ton taşısa da, bu beyanların önemli bir kısmının Temmuz ayı istihdam verilerinin zayıf açıklanmasından ve piyasaların faiz indirim beklentilerinin gevşemesinden önce yapıldığı unutulmamalıdır. Son ekonomik veriler, özellikle istihdam piyasasında gözlemlenen yumuşama işaretleri, Fed'in para politikası duruşunu gözden geçirmesine neden olabilecek yeni bir dinamik yaratmış durumda. Bu nedenle, Jackson Hole'daki konuşma, Powell'ın bu yeni verilere karşı ne tür bir tepki vereceğini ve Fed'in gelecekteki adımlarını ne ölçüde şekillendireceğini göstermesi açısından büyük önem taşıyor.

Faiz Piyasası Beklentileri ve Fed Tutanaklarının Yansımaları

Faiz vadeli işlem piyasalarındaki yatırımcılar, Fed'in önümüzdeki dönemde agresif bir faiz indirimi sürecine gireceği yönünde güçlü bir beklenti içinde. Mevcut fiyatlamalara göre, gelecek ay çeyrek puanlık (25 baz puan) bir faiz indirimi olasılığı %85 gibi oldukça yüksek bir seviyede bulunuyor. Ayrıca, yıl sonuna kadar 25 baz puanlık bir ek indirim daha yapılması beklentisi de piyasalarda güçlü bir şekilde fiyatlanmış durumda. Bu beklentiler, piyasanın Fed'den genel olarak güvercin bir duruş sergilemesini beklediğini açıkça gösteriyor.

Powell'ın Cuma günü Jackson Hole'da yapacağı konuşmada kullanacağı her kelime, bu piyasa pozisyonlarının 'parada' (yani beklentilerin gerçekleşmesi durumunda kârlı) olup olmayacağı konusunda hayati bir netlik sağlayabilir. Eğer Powell piyasa beklentilerini destekleyen sinyaller verirse, vadeli işlem pozisyonları kârlı hale gelebilir ve piyasalarda rahatlama yaşanabilir. Aksi takdirde, beklentilerin karşılanmaması piyasada sert düzeltmelere yol açabilir. Başkan Powell, daha önce yaz aylarında beklenen tarife kaynaklı fiyat baskıları nedeniyle faiz oranlarını düşürme konusunda isteksiz olduğunu ifade etmişti. Ticaret savaşlarının ve gümrük vergilerinin küresel tedarik zincirleri üzerindeki baskısı, enflasyonist etkiler yaratma potansiyeli taşıdığı için bu, Fed'in enflasyonla mücadele perspektifinden önemli bir endişe kaynağıydı.

Geçtiğimiz gece açıklanan Fed'in Temmuz ayı toplantı tutanakları, politika yapıcıların büyük çoğunluğunun faiz oranlarını sabit tutma yönünde oy kullandığını gösterdi. Ancak, dikkat çekici bir detay olarak, Fed Denetim Başkan Yardımcısı Michelle Bowman ve Christopher Waller'ın toplantıda faiz indirimi için baskı yapan tek kişiler olduğu ortaya çıktı. Bu durum, Fed içindeki faiz indirimi konusunda henüz geniş bir konsensüs oluşmadığını ve politika yapıcılar arasında farklı görüşlerin bulunduğunu işaret ediyor. Bowman ve Waller'ın güvercin duruşu, Fed içindeki tartışmaların derinliğini ve gelecekteki politika kararlarının ne kadar çetin geçebileceğini gözler önüne seriyor.

Powell'ın Jackson Hole Mirası ve Piyasa Tepkileri

Tarihsel Veriler ve Etkileri

Tarihsel veriler, Powell'ın Jackson Hole konuşmalarının finans piyasalarını, özellikle de tahvil piyasasını oldukça derinden etkilediğini açıkça ortaya koyuyor. Genellikle özünde politik olarak ılımlı bir merkez bankacı olarak görülen Powell'ın Jackson Hole'daki konuşmaları, şaşırtıcı bir şekilde çoğu zaman piyasa getirilerini düşürmek yerine yükseltme eğilimi göstermiştir. Bu durum, Powell'ın piyasaların ilk tepkisinden farklı olarak daha şahin veya belirsiz mesajlar verdiğini düşündürebilir.

Yapılan hesaplamalara göre, Powell'ın son yedi Jackson Hole konuşmasının her birini takip eden ayda, ABD 10 yıllık Hazine tahvili getirisi ortalama 21 baz puan artış göstermiştir. Bu, tahvil fiyatlarında düşüş ve borçlanma maliyetlerinde genel bir artış anlamına gelmektedir. Aynı dönemde, ABD doları da ortalama %1,4 değer kazanırken, geniş piyasa endeksi S&P 500 yaklaşık %2 oranında bir düşüş kaydetmiştir. Bu korelasyon, Powell'ın sözlerinin dolar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturduğunu ve hisse senedi piyasaları üzerinde kısa vadeli olumsuz bir etki yarattığını göstermektedir. Yüksek tahvil getirileri, genellikle sabit getirili menkul kıymetleri daha cazip hale getirirken, hisse senedi piyasalarında bir miktar baskı yaratabilir.

Daha geniş bir zaman dilimine bakıldığında ise, Ağustos sonundaki konuşmadan yıl sonuna kadar olan dönemde S&P 500 endeksi ortalama %2,3 yükselmiş, dolar ortalama %0,4 değer kazanmış ve 10 yıllık getiri ortalama 27 baz puan artmıştır. Bu, Jackson Hole konuşmalarının ilk şokunun ardından hisse senedi piyasalarının genellikle toparlanma eğilimi gösterdiğini, ancak doların değer kazanımını ve tahvil getirilerindeki yükselişi sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Bu durum, Powell'ın mesajlarının uzun vadede faiz oranları üzerinde yukarı yönlü bir etki bırakabileceğini, ancak hisse senedi piyasalarının diğer faktörlerin etkisiyle yıl sonuna doğru ivme kazanabileceğini düşündürüyor.

Siyasi Baskılar ve Fed Bağımsızlığı

Öte yandan, eski Başkan Trump'ın Powell'a bu yıl faiz oranlarını düşürmesi için yaptığı benzeri görülmemiş kamuoyu baskısı göz önüne alındığında, Powell'ın Jackson Hole platformunu kendi görev süresini ve Fed'in bağımsızlığını savunmak için kullanması da oldukça muhtemeldir. Geçmişte de Fed Başkanları Alan Greenspan (2005), Ben Bernanke (2012) ve Janet Yellen (2017) gibi isimler, zorlu ekonomik dönemlerde veya siyasi baskılar altında benzer platformları kullanarak merkez bankasının duruşunu ve bağımsızlığını vurgulamışlardır. Bu, Jackson Hole sempozyumunun sadece ekonomi politikaları değil, aynı zamanda Fed'in kurumsal duruşu için de stratejik bir önem taşıdığını göstermektedir.

Nitekim, daha dün Fed üyesi Lisa Cook'un Georgia ve Michigan'daki mülkleri üzerindeki ipoteklerle ilgili iddialar üzerine hedef alınarak istifasının istenmesi gibi son olaylar, Fed üyeleri üzerindeki siyasi baskının boyutunu daha da derinleştirmiştir. Böylesi bir ortamda, Fed Başkanı'nın bu önemli fırsatı değerlendirip, merkez bankasının siyasi etkilerden arınmış, bağımsız bir şekilde görevini yerine getirme taahhüdünü bir kez daha dile getirmesi ve kurumun bütünlüğünü savunması kaçınılmaz bir durum olarak görünmektedir. Bu tür bir açıklama, piyasalara Fed'in karar alma süreçlerinin veri odaklı ve bağımsız olduğu mesajını verebilir.

Küresel Ekonomik Görünüm: Japonya'nın Sınavı

İmalat Sanayindeki Daralma

Küresel ekonomik görünümde belirleyici bir gösterge olan Japonya'nın imalat faaliyetleri, ABD tarifelerinin yurtdışı talebini olumsuz etkilemesi nedeniyle Ağustos ayında da daralma göstermiştir. Bu durum, ticaret savaşlarının küresel ekonomiler üzerindeki yaygın etkisini bir kez daha gözler önüne sermektedir. S&P Global Flash Japonya Üretim Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI), Temmuz ayındaki 48,9 seviyesinden Ağustos'ta 49,9'a yükselmiş olsa da, büyümeyi daralmadan ayıran kritik 50,0 eşiğinin altında kalmaya devam etmiştir. Bir PMI değeri 50'nin altında olduğunda, ilgili sektörde daralma yaşandığına işaret ederken, 50'nin üzeri büyüme anlamına gelir. İki ay üst üste 50 eşiğinin altında kalması, Japon imalat sektöründeki zayıflığın kalıcı hale gelme riskini artırmaktadır.

İmalat sanayi üretimi, Temmuz ayında kaydedilen daralmanın ardından hafif bir toparlanma göstererek büyümeye geri dönmüştür. Bu, sektörde kısmi bir iyileşme işareti olsa da, genel tablonun zayıf kaldığı gerçeğini değiştirmemektedir. Ancak, hem yurt içi hem de yurt dışı talebin zayıf kalmaya devam etmesi nedeniyle yeni siparişler düşüş eğilimini sürdürmüştür. Bu durum, üreticilerin yeni işler bulmakta zorlandığını ve geleceğe yönelik beklentilerin hala düşük olduğunu gösteriyor.

Japon mallarına yönelik yabancı siparişlerde ise 17 ayın en hızlı düşüşü yaşanmıştır. Bu keskin düşüş, Japonya'nın ihracata dayalı imalat sektörünün mevcut küresel ticaret gerilimleri ve zayıf dış talep karşısında ne denli kırılgan olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Japon ekonomisinin önemli bir itici gücü olan ihracatın bu denli zayıflaması, genel ekonomik büyümeyi olumsuz etkileme potansiyeli taşımaktadır. Çarşamba günü açıklanan resmi ticaret verileri de bu durumu teyit etmiş ve Japonya'nın Temmuz ayı ihracatının, ABD'nin artan gümrük vergileri nedeniyle Şubat 2021'den bu yana en sert düşüşünü kaydettiğini göstermiştir. Bu, küresel ekonomideki yavaşlamanın ve ticaret engellerinin somut bir yansımasıdır.

Küresel Piyasalarda Son Durum

Asya Borsaları ve Vadeli İşlemler

Jackson Hole Sempozyumu öncesinde küresel piyasalarda da dalgalanmalar yaşanıyor. ABD doları bir haftanın en yüksek seviyesinin altında seyrederken, Asya borsaları genel olarak karışık bir seyir izledi. Japonya'nın Nikkei endeksi %0,6 düşüşle kapanırken, Güney Kore'nin KOSPI endeksi %0,9 ve Çin'in CSI300 endeksi %0,5 artış kaydetti. Bu karışık seyir, farklı bölgesel ekonomik dinamiklerin ve yatırımcı duyarlılığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

ABD piyasalarında ise vadeli işlemlerin düşüş eğiliminde olduğu görüldü. Nasdaq vadeli işlemleri %0,2 düşüşle işlem görürken, S&P 500 vadeli işlemleri de %0,1 geriledi. Bu düşüşler, ABD piyasalarında da Jackson Hole öncesi temkinli bir bekleyişin hakim olduğunu ve yatırımcıların olası olumsuz sürprizlere karşı pozisyon aldığını düşündürüyor.

Emtia Piyasaları: Altın ve Petrol

Altın fiyatları, yatırımcıların Wyoming, Jackson Hole'da düzenlenecek yıllık ekonomik sempozyum öncesinde FED'in politika görünümüne ilişkin daha net ipuçlarını beklemesiyle birlikte önemli bir değişim göstermedi. Güvenli liman varlığı olarak bilinen spot altın, ons başına %0,2 hafif bir düşüşle 3.339 dolara gerilerken, Aralık vadeli ABD altın vadeli işlemleri de %0,2 düşüşle 3.382 dolardan işlem gördü. Bu durum, piyasada büyük bir yön tayini yapılmadığını ve ana katalizör Powell'ın konuşması olana kadar bekle-gör politikasının izlendiğini gösteriyor.

Petrol fiyatları ise küresel ekonomik belirsizliklere rağmen kazanımlarını sürdürdü. ABD'deki güçlü talep işaretleri, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin enerji tüketimine yönelik olumlu sinyaller verirken, Ukrayna'daki savaşı sona erdirme çabalarına ilişkin belirsizlikler de petrol fiyatlarına destek sağladı. Jeopolitik gerilimler, petrol arzı üzerinde risk primi oluşturarak fiyatların yukarı yönlü hareket etmesine neden oluyor. Brent ham petrol vadeli işlemleri iki haftanın en yüksek seviyesine ulaşarak %0,40 artışla varil başına 67,11 dolara yükselirken, ABD Batı Teksas Arama (WTI) ham petrol vadeli işlemleri de %0,46 artışla varil başına 63 dolara çıktı. Bu artışlar, piyasanın kısa vadede güçlü talebi ve arz endişelerini fiyatladığını gösteriyor.

⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.

Powell, Jackson Hole, Fed, faiz oranları, piyasa analizi, Hazine tahvili, dolar, S&P 500, altın, petrol, Japonya PMI, enflasyon, istihdam, para politikası, merkez bankası

İlginizi Çekebilir

Güvenilir Ortaklarımız