Küresel finans piyasalarının merakla beklediği Jackson Hole Ekonomik Sempozyumu, Fed Başkanı Jerome Powell'ın son konuşmasıyla piyasalarda önemli dalgalanmalara yol açtı. Powell, konuşmasında Eylül ayında faiz indirimine gidilebileceğine dair oldukça dikkatli ve ölçülü bir ipucu verirken, bu yönde kesin bir karar almaktan özellikle kaçındı. Bu temkinli yaklaşım, Fed'in veri odaklı politika duruşunu bir kez daha teyit etti ve piyasaların beklentilerini aşırıya kaçırmadan yönetme stratejisinin bir parçası olarak yorumlandı. Powell'ın mesajının ana odağı, bir yanda artan iş piyasası riskleri ile diğer yanda devam eden enflasyon endişeleri arasında hassas bir denge kurmaktı.
Son dönemde açıklanan zayıf istihdam raporları ve daha önceki istihdam rakamlarında yapılan önemli aşağı yönlü revizyonlar, Amerikan iş gücü piyasasında gözle görülür bir soğuma eğilimine işaret ediyordu. Bu durum, Fed'in ekonomik aktivitedeki yavaşlama belirtilerine karşı daha esnek bir duruş sergileyebileceği beklentilerini güçlendirdi. Ancak, Temmuz ayında toptan fiyatlarda yaşanan artış gibi enflasyonist baskıların sürmesi, Fed'in para politikasında büyük faiz indirimleriyle piyasayı rahatlatma kabiliyetini sınırlayacağı yönündeki endişeleri de beraberinde getirdi. Powell, bu iki çelişkili dinamiği ustaca ele alarak, hem istikrarlı bir ekonomik büyümeyi teşvik etme hem de fiyat istikrarını koruma taahhüdünü yineledi. Bu karmaşık mesaj, yatırımcılar arasında hem iyimserlik hem de ihtiyatlı bir duruşu tetikledi.
Jackson Hole konuşmasının ardından piyasalar ilk başta Powell'ın mesajını "coşkuyla" karşıladı. Özellikle, Fed'in yakında faiz indirimlerine gidebileceği beklentisi, risk iştahını artırarak hisse senedi piyasalarında olumlu bir hava yarattı. Ancak bu iyimserlik, aynı zamanda derin bir ihtiyatla harmanlandı. Piyasaların aşırı iyimser olmasından endişe duyan bazı yatırımcılar ve analistler, Powell'ın ılımlı mesajını "ihtiyatlı bir dille" karşıladı. Bu ihtiyatın temelinde, "durgun enflasyon riski" (stagflasyon) endişeleri yatıyordu. Yani, ekonomik büyümenin yavaşlaması veya duraklaması ile birlikte enflasyonun yüksek seviyelerde kalma olasılığı, yatırımcıların geleceğe dair temkinli olmalarına neden oldu. Bu senaryo, hem hisse senetleri hem de genel ekonomik görünüm açısından ciddi riskler taşıyordu; zira faiz indirimleri tek başına, eğer ekonomi gerçekten duraklıyor ve iş gücü piyasası kötüleşmeye devam ediyorsa, hisse senetlerindeki gücü sürdürmeye yetmeyebilirdi.
Faiz oranı vadeli işlem yatırımcıları, Powell'ın konuşması öncesinde Eylül ayında çeyrek puanlık bir faiz indirimi olasılığına %70 oranında değer biçmişlerdi. LSEG verilerine göre, Cuma günü geç saatlerde bu oran etkileyici bir şekilde %80'e yükseldi. Bu artış, piyasaların Powell'ın sinyallerini daha güçlü bir faiz indirimi beklentisi olarak yorumladığını açıkça gösterdi. Faiz oranına duyarlı iki yıllık ABD Hazine tahvili getirileri, yaklaşık 10 baz puanlık düşüşle %3,69'a geriledi. Benzer şekilde, kıyaslama niteliğindeki 10 yıllık tahvil getirileri de yaklaşık sekiz baz puan düşüşle %4,26'ya indi. Tahvil getirilerindeki bu düşüş, fiyatların yükseldiği ve yatırımcıların Fed'in yakın zamanda faiz oranlarını düşüreceği beklentisini fiyatladığı anlamına geliyordu. Daha düşük tahvil getirileri, şirketler ve tüketiciler için borçlanma maliyetlerini azaltarak potansiyel olarak ekonomik aktiviteyi canlandırabilirken, aynı zamanda piyasalardaki risk iştahını da destekleyebilir.
Powell'ın yorumları, hisse senedi piyasası için adeta "piyasanın kulağına müzik gibi geldi". ABD'li yatırımcıların gevşek para politikası beklentisi içinde olması, yükselen hisse senedi değerlemeleri ve daha esnek bir para politikasına yönelik genel beklentilerle desteklendiği için piyasaya bir nebze olsun güven verdi. Düşük faiz oranları genellikle şirketlerin borçlanma maliyetlerini düşürür, gelecekteki kazançların bugünkü değerini artırır ve hisse senetlerini tahviller gibi daha az riskli varlıklara kıyasla daha cazip hale getirir. Ancak, piyasalardaki bu yükselişin potansiyel riskleri de göz ardı edilmedi. Özellikle, eğer Amerikan ekonomisi gerçekten duraklama belirtileri gösteriyorsa ve iş gücü piyasası kötüleşmeye devam ediyorsa, sadece faiz indirimleriyle hisse senedi piyasasındaki gücün sürdürülebilirliği sorgulanabilir hale gelebilir. Bu durum, yatırımcıları ekonomik temeller ile Fed'in politika adımları arasındaki dengeyi çok daha dikkatli değerlendirmeye yöneltti.
Powell'ın konuşması, piyasalarda faiz indirim beklentilerini artırırken, bu durum dolar üzerinde belirgin bir baskı yarattı. Düşük faiz oranları, diğer para birimlerinde daha iyi getiri arayan yatırımcılar için ABD dolarını daha az cazip hale getirdi ve bu da dolara olan talebi azalttı. Ayrıca, ekonominin yavaşlaması ve Fed'in bağımsızlığı konusundaki endişeler de doların sert bir şekilde düşmesine neden oldu. Doların yen ve euro da dahil olmak üzere bir dizi para birimine karşı değerini ölçen dolar endeksi, %1 oranında önemli bir düşüş yaşadı. Bu düşüş, ABD varlıklarının yabancı yatırımcılar nezdindeki cazibesini geçici olarak azaltırken, uluslararası piyasalarda diğer para birimlerinin güçlenmesine olanak tanıdı.
Powell, Fed politikasının kesinlikle veri odaklı kalacağını ve bu yaklaşımdan asla sapmayacağını yinelese de, eski Başkan Trump'ın Fed üyesi Lisa Cook'u istifaya zorlama girişimi, Fed'in bağımsızlığına dair endişeleri artırdı. Trump'ın konut kredileriyle ilgili iddiaların ardından Cook'u görevden alacağını açıklaması, Fed'in faiz oranlarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) üyelerinin atanması sürecinde potansiyel siyasi müdahalelere dair spekülasyonları tetikledi. Bu tür gelişmeler, yatırımcıların Fed'in gelecek kararlarına olan güvenini etkileyebilir ve dolar üzerinde ek baskı yaratabilir.
Kısa vadeli ABD faiz oranlarındaki düşüş, yabancı yatırımcıların ABD varlıklarındaki varlıkları için döviz koruma oranlarını artırabilecekleri söylemini de destekledi. Bu durum, döviz piyasalarında volatiliteyi artırabilir. Analistlerin önümüzdeki dönem hedefleri de bu doğrultuda şekillendi; EUR/USD paritesi için çeyrek sonunda 1,17 hedefi belirlendi. ABD getiri eğrisinin yükseliş eğiliminde olması (yani kısa vadeli getirilerin düşerken uzun vadeli getirilerin daha az düşmesi veya sabit kalması), genellikle emtia para birimleri için olumlu bir sinyal olarak kabul edilir. Bu bağlamda, AUD/USD paritesinin de bu noktada bir miktar toparlanabileceği öngörüldü.
Jackson Hole konuşması, temmuz ayındaki zayıf istihdam raporunun ve daha önceki istihdam rakamlarında yapılan önemli aşağı yönlü revizyonların hemen ardından geldi. Bu revizyonlar, iş gücü piyasasının Fed'in beklediğinden daha hızlı soğuduğuna dair işaretler vererek, ABD Merkez Bankası’nın bu yılın ilerleyen dönemlerinde faiz oranlarını mevcut %4,25-%4,5 aralığından düşüreceği yönündeki piyasa bahislerini körükledi. Ancak bu beklentiler, Temmuz ayında toptan fiyatlarda yaşanan artışın, inatçı yüksek enflasyonun Fed’in piyasayı büyük faiz indirimleriyle kurtarma kabiliyetini sınırlayacağı yönündeki endişeleri artırmasıyla son haftalarda bir miktar zayıfladı. İnsanlar giderek artan bir şekilde durgun enflasyona (stagflasyon) doğru gidildiğinden endişe duyuyorlar; bu durum, ekonomide hem büyüme yavaşlaması hem de yüksek enflasyonun bir arada görüldüğü talihsiz bir senaryoyu ifade ediyor.
Önümüzdeki birkaç ayın finans gündemi oldukça yoğun. Haftanın öne çıkan önemli gelişmelerinden biri, Çarşamba akşamı açıklanacak olan Nvidia’nın merakla beklenen çeyreklik sonuçları olacak. Yarı iletken sektörünün ve teknoloji piyasalarının önemli oyuncularından biri olan Nvidia'nın performansı, geniş teknoloji sektörünün ve genel piyasanın sağlığına dair ipuçları sunabilir. Cuma günü ise Fed’in tercih ettiği enflasyon göstergesi olan Kişisel Tüketim Harcamaları (PCE) endeksinin açıklanmasıyla bir diğer önemli gelişme yaşanacak. PCE, Fed'in enflasyon hedeflerini belirlemede ve para politikası kararları alırken yakından takip ettiği kritik bir göstergedir. Eylül ayında faiz indirimi piyasalar için ana senaryo olmaya devam etse de, PCE gibi tek bir istatistik bile beklentileri önemli ölçüde değiştirmeye yetebilir. Eğer PCE verileri enflasyonun beklenenden daha inatçı olduğunu gösterirse, Fed'in faiz indirimi takvimi ertelenebilir veya daha temkinli hale gelebilir, bu da piyasa volatilitesini artırabilir.
Küresel piyasaları etkileyen bir diğer önemli faktör ise Ukrayna’daki çatışmaya ilişkin gelişmeler. Özellikle petrol fiyatları, bu jeopolitik belirsizlikten doğrudan etkilenmeye devam ediyor. Başlangıçta Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasında olası bir görüşme için bir miktar heyecan duyulsa da, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik son saldırıları olmak üzere mevcut gerginlikler, ateşkes olasılığını önemli ölçüde azaltıyor. Bu durum, Rus petrolüne daha sert yaptırımlar uygulanması olasılığını yeniden gündeme getirebilir ve küresel enerji arzını olumsuz etkileyebilir. Ancak, ABD’nin Moskova’ya yönelik tutumu konusunda süregelen belirsizlik, piyasalardaki oynaklığı artırıyor.
Tüm bu gelişmeler neticesinde petrol fiyatları yeniden toparlandı. Brent petrol 67,60 dolardan, ABD Batı Teksas Ham Petrolü (WTI) ise 63,50 dolardan işlem görüyor. Ukrayna'daki gelişmelerin enerji piyasaları üzerindeki etkisi, küresel enflasyon beklentileri ve merkez bankalarının para politikası kararları üzerinde de belirleyici olmaya devam edecektir.
Yurtiçi piyasalarda da önemli bir gelişme yaşandı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), uzun süredir uygulanan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesap açma ve yenileme işlemlerinin (YUVAM hesapları hariç) 23 Ağustos itibarıyla sonlandırıldığını duyurdu. Bu tarihten önce açılan hesapların ise vade sonuna kadar geçerli kalacağı belirtildi. Böylece, yaklaşık üç yıl sekiz ay süren ve Türk ekonomisinde irrasyonelliğin simgesi haline gelmiş olan bu uygulama, çeşitli hesaplamalara göre yarattığı 60 milyar dolarlık zararla tarihe karışmış oldu. KKM'nin sonlandırılması, TCMB'nin rasyonel politikalara dönüş sinyallerini güçlendirirken, enflasyonla mücadele ve para politikası normalleşmesi adımlarının devam ettiğini gösteriyor. Bu adımın, döviz piyasaları ve genel ekonomik denge üzerinde uzun vadede nasıl bir etki yaratacağı yakından takip edilecek.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
Fed, Jerome Powell, Faiz İndirimi, Jackson Hole, Piyasalar, Enflasyon, İş Piyasası, Dolar, Tahvil Getirileri, Hisse Senedi, Nvidia, PCE, KKM, Para Politikası, Merkez Bankası, Stagflasyon, Ekonomi