Powell Jackson Hole'da Kritik Sinyaller Mi Verecek? Piyasalar Kilitlendi

BIST Haberleri
Fed Başkanı Jerome Powell'ın Jackson Hole konuşması merakla bekleniyor. İşgücü piyasası zayıflarken, PMI verileri direnç gösteriyor. Piyasalar faiz indirimi sinyali ararken, Powell'ın Fed bağımsızlığını savunması bekleniyor.

Fed'in Yıllık Zirvesi ve Powell'ın Konuşması: Piyasalar Nefesini Tuttu

Her yıl olduğu gibi, dünya finans piyasalarının gözü, Wyoming'in doğal güzellikleri arasında yer alan Jackson Hole'da düzenlenen Federal Rezerv'in yıllık araştırma konferansına çevrilmiş durumda. Perşembe gününden cumartesi gününe dek sürecek bu prestijli etkinlikte, Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) üyeleri, merkez bankası yetkilileri, akademisyenler ve ekonomistler küresel ekonomik trendler ve para politikası stratejileri üzerine derinlemesine tartışmalar yürütüyor. Ancak bu yılki toplantının tartışmasız ana etkinliği, hiç şüphesiz Fed Başkanı Jerome Powell'ın bugün yapacağı kritik konuşma olacak. Piyasa katılımcıları, Powell'ın bu konuşmasında, mevcut ekonomik görünüme ve Federal Rezerv'in gelecekteki para politikası adımlarına ilişkin önemli ipuçları vermesini bekliyor. Konuşmanın tonu ve içeriği, önümüzdeki dönemde faiz oranları beklentilerini ve küresel finansal varlık fiyatlarını önemli ölçüde etkileme potansiyeli taşıyor.

Karışık Ekonomik Sinyaller ve Enflasyon Dinamikleri

Powell'ın konuşması, son derece karmaşık ve çelişkili ekonomik verilerin damga vurduğu bir haftanın ardından geliyor. Tüketici ve toptan fiyat verileri, ABD ekonomisinin dönemin ABD Başkanı Trump'ın uygulamaya koyduğu geniş kapsamlı ithalat tarifelerine karşı ne denli dayanıklı olduğuna dair karışık sinyaller verdi. Federal Rezerv, uzun süredir bu tarifelerin (ki başlangıçta fiyatlar üzerinde tek seferlik bir yukarı yönlü baskı olarak değerlendirilmişti) uzun süreli bir enflasyon dalgasını tetikleyebileceği endişesini taşıyor. Bu durum, merkez bankasının fiyat istikrarı hedefini doğrudan tehdit eden bir risk unsuru olarak görülüyor. Ancak geçen haftanın açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verileri, daha temel bir soruyu gündeme getirdi: Tarifelerin zaten fiyatları yükselttiğine dair somut bir işaret var mı? Mevcut verilere göre, tüketici harcamalarının yalnızca yüzde 2,5'ini kapsayan ithal ürünler üzerindeki tarifelerin etkisi, genel enflasyon üzerinde beklenen kadar büyük bir etki yaratmamış gibi görünüyor. Dahası, ithalat fiyatlarının hala artmaya devam etmesi, bu ek maliyetin başlangıçta varsayıldığı gibi yabancı üreticiler tarafından değil, Amerikalı ithalatçı şirketler tarafından üstlenildiğini ve potansiyel olarak tüketiciye yansıtılma sürecinde olduğunu düşündürüyor. Bu dinamik, enflasyonun gelecekteki seyrine ilişkin belirsizlikleri artırıyor.

İşgücü Piyasasında Göz Ardı Edilemez Zayıflık İşaretleri

Ekonomik görünümdeki en dikkat çekici değişimlerden biri, işgücü piyasasında yaşanan beklenmedik zayıflama oldu. Başkan Powell, daha iki gün önce yaptığı bir açıklamada, iş piyasasının güçlü seyrini koruyacağını düşündüğünü belirtmişti. Ancak bu açıklamanın üzerinden sadece 48 saat geçtikten sonra yayımlanan bordro verilerindeki büyük aşağı yönlü revizyonlar, işgücü piyasasının sadece ciddi bir zayıflama içine girmekle kalmadığını, aynı zamanda potansiyel olarak bir resesyon eşiğinde olabileceğine dair güçlü sinyaller verdi. Bu revizyonlar, daha önce rapor edilen istihdam kazanımlarının gerçekte çok daha ılımlı olduğunu, hatta bazı sektörlerde gerileme yaşandığını ortaya koydu. Bu tabloyu daha da vahim hale getiren bir diğer gelişme ise, son yayımlanan işsizlik maaşı başvuru verileri oldu. Geçtiğimiz hafta işsizlik maaşı için yeni başvuru yapan Amerikalıların sayısının yaklaşık üç ayın en yüksek artışını kaydetmesi ve bir önceki hafta işsizlik maaşı alanların (devam eden başvurular) sayısının yaklaşık dört yılın en yüksek seviyesine ulaşması, işgücü piyasasındaki durgunluğun Ağustos ayında da devam ettiğinin kesin bir kanıtı olarak yorumlandı. Bu veriler, istihdam piyasasındaki sağlamlığın kırılganlaştığını ve hane halkı gelirleri üzerinde baskı oluşturduğunu gösteriyor. Bu zayıflayan işgücü piyasası koşulları, Federal Rezerv'in yaklaşık dört hafta sonraki Para Politikası Kurulu (FOMC) toplantısında faiz oranlarını düşürmesi yönündeki argümanı önemli ölçüde güçlendirecek bir faktör olarak piyasalar tarafından yakından takip ediliyor.

Ekonominin Direncini Gösteren PMI Verileri ve İmalat Sektörü Canlanması

İşgücü piyasasındaki endişe verici sinyallerin aksine, diğer bazı ekonomik göstergeler ABD ekonomisinin beklenenden daha dirençli olduğunu ortaya koydu. S&P Global'in açıkladığı ABD Bileşik Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) Çıktı Endeksi, Temmuz ayındaki 55,1 seviyesinden bu ay 55,4'e yükselerek, Aralık ayından bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. 50'nin üzerindeki bir değer, özel sektörde genişlemeye işaret ettiğinden, bu yükseliş ekonomik aktivitedeki iyileşmenin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Özellikle Ağustos ayına ait bu güçlü PMI verisi, ABD işletmelerinin şimdiye kadar güçlü bir üçüncü çeyrek geçirdiğine dair işaretlere katkıda bulunuyor ve ekonomik büyümenin ivme kazandığına dair umutları artırıyor. Bu iyileşme, büyük ölçüde imalat sektöründen kaynaklandı. İmalat Sektörü Flaş PMI, Temmuz ayındaki 49,8 seviyesinden çarpıcı bir şekilde 53,3'e yükseldi ve Mayıs 2022'den bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak piyasanın ikinci bir daralma ayı beklentilerini tamamen altüst etti. Bu keskin yükseliş, imalat sektörünün beklenenin aksine güçlü bir ivme kazandığını gösteriyor. Sektör, Şubat 2024'ten bu yana en yüksek seviyeye ulaşan yeni sipariş faaliyetlerinden önemli destek aldı. Bu veriler, ekonominin yıllık bazda yüzde 2,5 oranında büyüdüğünü gösteriyor ki bu oran, yılın ilk iki çeyreğinde görülen ortalama yüzde 1,3'lük büyümenin oldukça üzerinde bir performans sergiliyor. Bu da, ABD ekonomisinin genel makroekonomik baskılara rağmen belirli sektörlerde güçlü bir toparlanma sergilediğine işaret ediyor.

Konut Piyasasında Hafif Bir Canlanma ve Faiz İndirimi Beklentileri

Federal Rezerv'den gelecek olası faiz indirimi beklentileri, son dönemde ipotek faiz oranlarının bir miktar düşmesine yardımcı oldu. Bu dinamik, konut piyasasında da olumlu yansımalar yarattı. Haziran ayında dokuz ayın en düşük seviyesine gerileyen ikinci el konut satışları, geçen ay itibarıyla hafif bir toparlanma gösterdi. Ulusal Emlakçılar Birliği'ne (National Association of Realtors - NAR) göre, Temmuz ayında konut satışları mevsimsel olarak düzeltilmiş yıllık bazda Haziran ayındaki 3,93 milyon adetten yüzde 2,0 artışla 4,01 milyon adete yükseldi. Bu aylık artış, piyasada bir miktar iyileşme olduğunu gösterirken, satışlar yıllık bazda da yüzde 0,8 oranında artış kaydetti. Bu veriler, konut piyasasını uzun süredir olumsuz etkileyen faktörlerde (yüksek borçlanma maliyetleri, artan konut fiyatları ve sınırlı konut envanteri) bir miktar rahatlama olabileceğini gösteriyor. Faiz oranlarındaki düşüşler, potansiyel alıcıların satın alma gücünü artırarak ve piyasaya olan güveni yükselterek konut sektörüne olumlu katkıda bulunmuş gibi görünüyor. Bu durum, genel ekonomik görünüme bir denge unsuru olarak ekleniyor.

Piyasaların Powell'dan Beklentisi: Faiz İndirimi Sinyalleri

Tüm bu karmaşık ekonomik verilerin ışığında, finans piyasaları, Başkan Powell'ın Jackson Hole konuşmasında kritik sinyaller vermesini büyük bir beklentiyle bekliyor. Son dönemdeki işgücü piyasası zayıflığı sinyalleri ve Fed'in önümüzdeki dönemdeki para politikası duruşuna ilişkin genel görünüm göz önüne alındığında, piyasa katılımcıları Powell'ın Eylül ayında bir faiz indirimi olasılığına ilişkin somut ipuçları vermesini umut ediyor. Bu beklenti, küresel varlık fiyatlamalarında önemli bir rol oynuyor. Öte yandan, ABD dolar endeksi, yatırımcıların gelecek ay faiz indirimi fikrine "soğuk bakan" diğer Fed yetkililerinin konuşmalarını ve yorumlarını değerlendirmesiyle, dört günlük artışın ardından 98,60 seviyesinde sabit kaldı. Bu durum, piyasaların Powell'ın daha güvercin (faiz indirimi yanlısı) bir duruş sergilemesini beklerken, Fed içindeki farklı görüşlerin dolar üzerindeki etkilerini de dengelediğini gösteriyor. Yatırımcılar, Jackson Hole'daki konuşmanın ardından Fed'in gelecek adımlarına ilişkin daha net bir resim elde etmeyi hedefliyor.

Jackson Hole'un Tarihsel Önemi ve Powell'ın Geçmiş Performansı

Jackson Hole, küresel merkez bankacılığı ve makroekonomi dünyasında özel bir yere sahiptir. Başkan Powell, Jackson Hole'daki önceki yedi konuşmasında, ezoterik ekonomi kavramlarından para politikası tarih derslerine, KOVID-19 pandemisi sırasında uygulanan olağanüstü politika desteği vaatlerinden, bunu takip eden enflasyon savaşını kazanma kararlılığına kadar bir dizi önemli konuya değinmişti. Bu konuşmalar, genellikle Federal Rezerv'in uzun vadeli stratejileri ve karşı karşıya olduğu zorluklar hakkında önemli içgörüler sunmuştur. Tarihsel analizler, Powell'ın Jackson Hole konuşmalarının piyasalar üzerinde, özellikle de tahvil piyasası üzerinde oldukça etkili olduğunu gösteriyor. Hesaplamalara göre, Powell'ın son yedi Jackson Hole konuşmasının her birini takip eden ayda, 10 yıllık Hazine tahvili getirisi ortalama olarak 21 baz puan artış gösterdi. Aynı dönemde, ABD doları ortalama yüzde 1,4 değer kazanırken, S&P 500 endeksi yaklaşık yüzde 2 oranında düştü. Konuşmanın yapıldığı Ağustos sonundan yıl sonuna kadarki genişletilmiş dönemde ise, S&P 500 ortalama yüzde 2,3 yükselirken, dolar yüzde 0,4 değer kazandı ve 10 yıllık getiri ortalama 27 baz puan arttı. Bu istatistikler, Powell'ın konuşmalarının genellikle piyasalarda "şahin" (faiz artırımı yanlısı veya sıkı para politikası) bir tepkiye yol açtığını ve merkez bankasının bağımsız duruşunu vurguladığını ortaya koyuyor.

Powell'ın İkilemi: Bağımsızlık mı, Baskıya Boyun Eğmek mi?

Dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın kendisini 2017 sonlarında ABD Merkez Bankası'nın başına getirmesinden bu yana, Fed Başkanı Powell, Jackson Lake Lodge'un geniş lobisinde, doldurulmuş boz ayının yanından geçerek ve geyik boynuzu avizelerle aydınlatılmış balo salonuna girerek Wyoming'deki küresel merkez bankası yöneticilerinin etkili sempozyumunda önemli bir konuşma yapma geleneğini sürdürecek. Powell, genellikle özünde politik olarak ılımlı biri olarak görülse de, Jackson Hole'daki konuşmaları genellikle piyasalarda getirileri düşürmek yerine yükseltmiştir. Ancak bu yılki durum, geçmiştekilerden çok daha farklı bir siyasi baskı ortamında gerçekleşiyor. Başkan Trump'ın, Powell'a bu yıl faiz oranlarını düşürmesi için benzeri görülmemiş kamuoyu baskısı yapması, Fed'in bağımsızlığı üzerinde ciddi bir test teşkil ediyor. Bu baskı, merkez bankasının siyasi müdahalelerden bağımsız olarak hareket etme ilkesini tehdit ediyor. Üstelik, daha dün Başkan Trump'ın Fed üyesi Lisa Cook'u hedef alarak, Georgia ve Michigan'daki mülkleri üzerindeki ipoteklerle ilgili iddialar üzerine istifasını istemesi, bu baskının ne kadar ileri gidebileceğini bir kez daha gösterdi. Bu tür doğrudan müdahaleler, Fed'in karar alma süreçlerine gölge düşürme potansiyeli taşıyor. Bu kritik konjonktürde, Powell'ın tıpkı selefleri Alan Greenspan'ın 2005'te, Ben Bernanke'nin 2012'de ve Janet Yellen'ın 2017 yılında yaptığı gibi, bu platformu görev süresini ve Fed'in bağımsızlığını savunmak için kullanması da oldukça muhtemel. Tüm bu siyasi ve ekonomik gelişmeler ışığında, Federal Rezerv Başkanı neden bu fırsatı değerlendirip, hem mevcut para politikası duruşuna ilişkin net sinyaller vermesin hem de merkez bankasının bağımsızlığına yönelik artan baskılara karşı kendi fikrini net bir şekilde ifade etmesin?

⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.

Jackson Hole, Jerome Powell, Fed, Faiz İndirimi, Para Politikası, ABD Ekonomisi, Enflasyon, İşgücü Piyasası, PMI, Konut Satışları, Merkez Bankası, Donald Trump, Ekonomik Veriler, Finans Piyasaları

İlginizi Çekebilir

Güvenilir Ortaklarımız