Investing.com — Altının fiyat dinamikleri, Goldman Sachs’a göre, maden arzından ziyade kimin alım yaptığına bağlı olarak şekilleniyor ve merkez bankası alımları beklenenden daha büyük bir etki yaratıyor.
Petrol veya doğal gazdan farklı olarak, altın tüketilmez, depolanır. Bu nedenle geleneksel arz-talep modelleri yetersiz kalır. Bunun yerine, piyasa sahiplik değişimleriyle dengelenir.
Goldman Sachs stratejisti Lina Thomas bir notta şöyle belirtti: "Kararlı alımlar – yönlendirici güç – aylık altın fiyat hareketlerinin yüzde 70’ini açıklıyor."
Bu kararlı alıcılar arasında borsa yatırım fonları (ETF’ler), spekülatörler ve en önemlisi merkez bankaları bulunuyor. Goldman, altta yatan motivasyonlar farklı olsa da, bu akışların benzer fiyat etkisine sahip olması nedeniyle bunları bir araya getiriyor.
Örneğin, ETF’ler faiz oranlarına karşı oldukça duyarlıdır ve Fed politika değişikliklerine kademeli olarak tepki verirken, merkez bankaları finansal veya jeopolitik nedenlerle alım yapar.
Goldman’ın stratejistleri şu tahminde bulunuyor: "Kararlı alıcılar – merkez bankaları, spekülatörler ve ETF’ler – tarafından yapılan 100 ton net alım, altın fiyatında yüzde 1,7’lik bir artışa karşılık gelir." Gelişmekte olan piyasalardaki hanehalkları gibi fırsatçı alıcılar ise hareketleri destekleyici bir rol oynuyor, ancak trendi belirlemiyorlar.
Bu durum, merkez bankası alımlarının neden yatırımcıların beklediğinden daha fazla altını etkilediğini açıklıyor. Diğer emtialardan farklı olarak, yüksek fiyatlar otomatik olarak daha fazla arz tetiklemez veya talebi frenlemiyor.
Maden üretimi istikrarlı ve fiyat esnekliği düşüktür. Gelişmekte olan piyasalardaki hanehalkları ise nadiren satış yapar ve altınlarının çoğunu saklı tutar.
Bu da kararlı alıcılar devreye girdiğinde, fiyatların çok yükselebileceği anlamına gelir. Thomas, "fiyat hareketlerinin tek bir orana bağlı olduğunu" vurguluyor: "net kararlı alımlar/madencilik arzı." Maden üretimi istikrarlı olduğundan, kararlı akışlardaki küçük dalgalanmalar bile altın fiyatlarındaki aylık değişimlerin neredeyse tamamını oluşturuyor.
Yakın tarih bu noktayı vurguluyor. Merkez bankaları, küresel mali krizden sonra net satıcıdan net alıcıya dönüştü ve Rusya’nın rezervlerinin 2022’de dondurulmasının ardından alımlar hızla arttı.
Thomas şunu belirtiyor: "Gelişmekte olan piyasa merkez bankaları, yurt içinde tutulduğunda dondurulamayacak tek rezerv varlığı olan altını satın alarak buna tepki verdi."
Resmi talepte yaşanan bu beş kat artış, ETF çıkışları egemen birikimle fazlasıyla dengelendiğinden, faiz oranları ile altın fiyatları arasındaki ilişkiyi yeniden düzenledi.
Rapor ayrıca, merkez bankası talebinin finansal veya jeopolitik endişelerle uzun döngüler halinde hareket ettiğini vurguluyor.
Net alımlar, yaptırımlar veya mali sürdürülebilirlik endişeleri gibi rezerv sistemine olan güven azaldığında artma eğilimindedir. Güven yeniden sağlandığında ise aciliyet azalır ve akışlar yavaşlar.
Pratik anlamda, altındaki fiyat yönü, sınırlı yeni maden arzına göre kararlı akışlar tarafından belirlenir. Bu nedenle merkez bankası alımlarındaki küçük değişiklikler bile altın üzerinde orantısız büyük etkilere sahip olabilir.
Bu makale yapay zekanın desteğiyle oluşturulmuş, çevrilmiş ve bir editör tarafından incelenmiştir. Daha fazla bilgi için Şart ve Koşullar bölümümüze bakın.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
Merkez bankası alımları