Dünyanın en başarılı performans gösteren egemen varlık fonlarından biri olan Yeni Zelanda Varlık Fonu (NZ Super Fund), önümüzdeki on yıllık dönem için küresel yatırım stratejisinde köklü bir değişikliğe gidiyor. Yaklaşık 44.6 milyar dolarlık devasa fon, ABD hisse senedi piyasalarındaki pozisyonlarını azaltırken, Avrupa'ya yönelik yatırım iştahını artırma kararı aldı. Bu hamle, fonun uzun vadeli "10 yıllık bakış" yaklaşımının bir sonucu olarak, piyasa değerlemelerine dair derinlemesine analizlerini yansıtıyor.
Fon yöneticileri, ABD hisse senetlerinin mevcut piyasa koşullarında aşırı değerli olduğunu, buna karşılık Avrupa hisse senedi piyasalarının ise adil değerinin altında işlem gördüğünü belirtiyor. Haziran sonu itibarıyla fonun portföyünde gerçekleşen değişimler bu stratejiyi net bir şekilde ortaya koydu: ABD hisse senetlerindeki pozisyonlar yüzde 3.5 oranında azaltılırken, Avrupa hisselerindeki pay yüzde 2 oranında artırıldı. Bu aktif yönetim kararı, fonun referans portföyüne kıyasla en büyük pozisyonunun artık Avrupa hisse senedi piyasasında olduğunu gösteriyor.
Son on yıllık dönemde küresel piyasalar incelendiğinde, ABD borsasının toplam getiride yüzde 310'luk kayda değer bir yükseliş sergilediği, Avrupa hisse senetlerinin ise bu dönemde yüzde 115 ile daha ılımlı bir performans gösterdiği görülüyor. Ancak bu tarihsel verilere rağmen, NZ Super Fund'ın stratejisi, gelecekteki getirilerin mevcut değerlemelerle şekilleneceği öngörüsüne dayanıyor. Fon, geçmiş performanstan ziyade, ileriye dönük değer potansiyeline odaklanıyor.
NZ Super Fund'ın Eş Yatırım Sorumluları Brad Dunstan ve Will Goodwin, bu stratejik tercihin arkasındaki nedenleri değerlendirdi. Dunstan, ABD'de faiz görünümünün ve süregelen enflasyon risklerinin, ABD hisse senetlerindeki mevcut primin önümüzdeki on yılda azalmasına yol açacağını belirtti. "ABD hisseleri bu primden önümüzdeki on yılda vazgeçmek zorunda kalacak," diyerek piyasa beklentilerini ortaya koydu. Yüksek faiz oranları, şirketlerin iskonto oranlarını artırarak gelecekteki nakit akışlarının bugünkü değerini düşürürken, enflasyon riskleri de operasyonel maliyetleri artırarak kar marjlarını baskılayabilir. Bu durum, özellikle yüksek büyüme beklentileriyle şişirilmiş ABD teknoloji hisseleri gibi segmentler için daha riskli bir ortam yaratabilir.
Will Goodwin ise, sadece halka açık piyasalarla sınırlı kalmayarak, özel sermaye (private equity) tarafında da Avrupa'da "iyi fırsatlar" bulunduğunu vurguladı. Bu, fonun sadece hisse senedi piyasalarında değil, alternatif yatırım araçlarında da Avrupa'daki potansiyeli değerlendirdiğini gösteriyor. Avrupa ekonomilerindeki yapısal iyileşmeler ve daha makul giriş değerlemeleri, özel sermaye yatırımları için cazip bir zemin oluşturabilir.
Son on yılda yıllık yüzde 10'un üzerinde getiri ile dünyanın en iyi performans gösteren egemen varlık fonlarından biri olan NZ Super Fund'ın başarısının temelinde, "yüksek risk ve esnek portföy yaklaşımı" yatıyor. Bu yaklaşım, fonun geleneksel endeks ağırlıklarından sapma ve piyasa fırsatlarını proaktif bir şekilde değerlendirme kapasitesini ifade ediyor. Yönetilen risklerle birlikte esneklik, fonun küresel piyasalardaki hızlı değişimlere adapte olabilmesini ve uzun vadeli değer yaratmasını sağlıyor. ABD'den Avrupa'ya yapılan bu stratejik kaydırma, fonun dinamik yatırım felsefesinin ve derinlemesine piyasa analizlerinin bir başka kanıtıdır.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
NZ Super Fund, Yeni Zelanda Varlık Fonu, ABD borsası, Avrupa borsası, yatırım stratejisi, hisse senedi, varlık fonu, aşırı değerleme, portföy yönetimi, Brad Dunstan, Will Goodwin, özel sermaye, finansal piyasalar, küresel yatırım