Geleneksel olarak hisse senedi piyasaları için yılın en zorlu dönemi olarak kabul edilen Eylül ayı, yatırımcılar için dikkatli bir navigasyon gerektiriyor. ABD piyasalarının Eylül ayına düşüşle başlaması, geçmişte yaşanan benzer senaryoları akla getirirken, küresel ticari gerilimler ve kar realizasyonları gibi faktörler, Dow Jones Endeksi'nin önemli kayıplar yaşamasına neden oldu. Bu dönemde, yatırımcıların piyasadaki dalgalanmalara karşı dirençli olmaları ve uzun vadeli hedeflerine odaklanmaları büyük önem taşıyor.
Eylül ayı, hisse senedi piyasaları için genellikle "yılın en zayıf ayı" olarak anılır. Tarihsel verilere göre, S&P 500 Endeksi son 75 yıldır Eylül ayında ortalama yüzde 0,7 oranında değer kaybederken, düşüşlerin yaşandığı aylarda ortalama kaybın yüzde 3,8'e ulaştığı görülüyor. Bu istatistikler, yatırımcıların piyasadaki kısa vadeli dalgalanmalara hazırlıklı olmaları gerektiğini gösteriyor. Ancak, bu durumun piyasaya giriş veya piyasada kalış için bir engel teşkil etmediği, aksine belirli stratejilerle fırsatlar yaratabileceği belirtiliyor. LPL Financial'ın baş teknik stratejisti Adam Turnquist'in de belirttiği gibi, mevsimsel veriler piyasanın genel iklimini yansıtsa da, anlık hava durumunu temsil etmez. Mevcut durumda S&P 500'ün rekor zirvelere yakın seyretmesi, momentum ve trendin Eylül ayını tarihsel beklentilerden daha olumlu hale getirebileceğine işaret ediyor. Finans uzmanları, bu zorlu döneme karşı dört temel stratejiyi öne çıkarıyor.
Piyasalarda yaşanan geri çekilmeler, bazı yatırımcılar için bir satın alma fırsatı olarak değerlendirilmelidir. Morgan Stanley stratejistleri, mevcut zayıf mevsimsel eğilimlere rağmen, önümüzdeki aylarda yaşanabilecek düşüşlerde alıcı olmaya devam ettiklerini belirtiyor. Bu yaklaşımın temelinde, piyasanın ABD Merkez Bankası (Fed)'nin beklenen faiz indirimlerinin yükseliş etkisini tam olarak fiyatlamadığı inancı yatıyor. CME FedWatch aracına göre, Fed'in ay sonunda 25 baz puanlık bir faiz indirimine gitme olasılığı yüksek. Morgan Stanley'nin ABD hisse senedi baş stratejisti Mike Wilson, faiz indirimlerinin hisse senedi getirileri üzerinde güçlü bir etki yarattığını ve faize duyarlı küçük sermayeli şirketler gibi alanların henüz potansiyellerini tam olarak yansıtmadığını vurguluyor. Wharton ekonomisti Jeremy Siegel da Fed'in faiz indirimleri, güçlü şirket kazançları ve "Muhteşem Yedili" hariç tutulduğunda S&P 500'deki normal değerlemelerin boğa piyasasının devam edeceğinin göstergeleri olduğunu ifade ediyor. Siegel, Eylül ayının tarihsel olarak zayıf olsa da, genel boğa trendinin bozulmadığına inanıyor.
Volatilitenin arttığı dönemlerde portföy çeşitlendirmesi, riskleri minimize etmek için kritik bir adımdır. Société Générale stratejistleri, tahvil piyasasının portföy çeşitlendirmesi için cazip bir seçenek sunduğunu belirtiyor. Özellikle son aylarda hisse senetleri ve tahviller arasındaki performans farkının azalması, tahvillerin risk-getiri dengesinde daha faydalı hale geldiğini gösteriyor. Apollo Global Management tarafından yapılan bir analiz, yatırım yapılabilir seviyedeki şirket tahvillerinin ve kısa vadeli ABD Hazine bonolarının son yıllarda S&P 500'ün beklenen getirilerinden daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. BlackRock da tahvilleri "stratejik" bir yatırım aracı olarak tanımlayarak, özellikle ABD tarifelerinin enflasyonu artırma potansiyeli göz önüne alındığında kısa vadeli enflasyona endeksli tahvilleri tavsiye ediyor. Apollo'nun baş ekonomisti Torsten Sløk, sabit getirili varlıkların, halka açık hisse senedi piyasalarındaki örtük getiri seviyelerinden şu anda daha cazip olmaya devam ettiğini belirtiyor.
Genel piyasa zayıflığına rağmen, bazı sektörler potansiyel fırsatlar sunabilir. Hightower Advisors'ın baş yatırım stratejisti Stephanie Link, S&P 500 Endeksi'ne kıyasla daha uygun fiyatlı olduğu düşünülen konut sektörünü öne çıkarıyor. Konut sektöründeki faaliyetler hızlanma belirtileri gösterirken, Ulusal Emlakçılar Birliği'nin verileri, ABD'de mevcut konut satışlarının Temmuz ayında mevsimsel olarak düzeltilmiş bazda yıllık yüzde 2 oranında arttığını gösteriyor. Bu artış, kısmen konut satın alınabilirliğindeki küçük iyileşmelerden kaynaklanıyor. Link, genel piyasada kazançların zorlandığı bir dönemde konut hisselerinin iyi performans gösterme eğiliminde olduğunu belirtiyor ve konut piyasasında bir toparlanmanın yeni başladığını düşünüyor. Link, önümüzdeki altı haftalık dönemin zorlu geçebileceği uyarısında bulunurken, bu dönemin dördüncü çeyrekteki güçlü performansa hazırlık olarak değerlendirilerek oynaklığın bir kısmının satın alınması gerektiğini ifade ediyor.
Piyasaların tarihi zayıflık dönemlerine girerken, büyük sermayeli şirketler daha güvenli bir liman sunabilir. Carson Group'un baş piyasa stratejisti Ryan Detrick, enflasyonun daha da yükselme potansiyeli ve bunun Fed'in faiz oranlarını piyasaların şu anda beklediğinden daha az indirebileceği olasılığı nedeniyle büyük sermayeli şirketleri tercih ediyor. Küçük ve orta sermayeli hisse senetleri, beklenen faiz indirimleriyle son haftalarda yükselişe geçmişti. Detrick, bu dönemde piyasaya yön verenlerin büyük sermayeli şirketler olduğunu, özellikle sanayi ve finans gibi alanların öne çıktığını belirtiyor. Detrick ayrıca temel tüketim ve ihtiyari tüketim malları gibi alanlarda geride kalan büyük sermayeli şirketlere de dikkat çekiyor. Ağustos ayına güçlü bir ivmeyle girilmesi ve ayın sondan bir önceki haftasında New York Borsası'nda işlem gören hisse senetlerinin yüzde 90'ının yeşil bölgede olması gibi nadir görülen durumlar, mevsimsel zayıflıklara rağmen piyasalar için olumlu bir işaret olarak değerlendiriliyor. Detrick, yüzde 30'luk bir yükselişin ardından küçük bir mevsimsel zayıflık yaşansa bile, bunun kontrol altına alınacağını ve piyasanın temel gücünün korunacağını öngörüyor.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
borsa, eylül ayı, yatırım stratejileri, düşüşleri satın al, tahvil yatırımı, konut hisseleri, büyük sermayeli şirketler, piyasa analizi, fed faiz indirimi, s&p 500