Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin performansını yansıtan BIST 100 endeksi, haftanın son işlem gününe temkinli ve düşüş ağırlıklı bir başlangıç yaptı. Endeks, açılış seansında yüzde 0,26 oranında bir değer kaybıyla 10.796,36 puana geriledi. Bu açılış, bir önceki gün kapanışının ardından piyasalarda gözlemlenen satış baskısının devam ettiğine işaret ediyor. Dün, Borsa İstanbul genelinde hakim olan satış ağırlıklı seyir sonucunda BIST 100 endeksi günü yüzde 1,15 gibi önemli bir düşüşle 10.824,55 puandan tamamlamıştı. Bugünkü açılışta yaşanan 28,20 puanlık azalış, endeksin son iki işlem gününde ivme kaybettiğini gözler önüne seriyor.
Piyasanın geneline yayılan düşüş eğilimi sektörel bazda da kendini gösterdi. Açılışta Bankacılık endeksi yüzde 0,01 gibi marjinal bir düşüşle seyrederken, piyasanın önemli ağırlıklarından biri olan Holding endeksi yüzde 0,08 oranında değer kaybetti. Bu durum, büyük sermayeli şirketlerin de üzerinde bir satış baskısının olduğunu ve yatırımcıların temkinli bir duruş sergilediğini ortaya koyuyor. Ancak, sektörler arasında farklılaşmalar da yaşandı. En çok kazandıran sektör yüzde 1,38 ile turizm oldu. Turizm sektöründeki bu pozitif ayrışma, sektöre yönelik olumlu beklentilerin veya dönemsel talebin etkisiyle açıklanabilir. Öte yandan, en fazla kaybettiren sektör ise yüzde 7,89 gibi oldukça yüksek bir oranla finansal kiralama ve faktoring oldu. Bu keskin düşüş, sektörün iç dinamiklerindeki zorlukları, artan risk algısını veya spesifik şirket haberlerini yansıtabilir.
Piyasa analistleri, BIST 100 endeksindeki mevcut seyrin devam etmesi durumunda dikkatle takip edilmesi gereken teknik seviyeleri belirlediler. Uzmanlar, endeks için aşağı yönlü hareketlerde 10.700 ve 10.600 puan seviyelerinin kritik destek noktaları olarak işlev görebileceğini ifade ediyor. Bu seviyelerin altına sarkma, satış baskısının artabileceğine ve daha derin düşüşlerin yaşanabileceğine işaret edebilir. Yukarı yönlü hareketlerde ise 10.800 ve 10.900 puanın önemli direnç seviyeleri olduğu belirtiliyor. Endeksin bu direnç noktalarını aşması, kısa vadede toparlanma potansiyelini güçlendirebilir. Analistler ayrıca, gün içinde yurt içinde ve yurt dışında açıklanacak ekonomik verilere vurgu yaparak, bu verilerin piyasa yönü üzerinde belirleyici olabileceğini kaydettiler. Yurt içinde özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu verileri ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anketi takip edilecekken, yurt dışında özellikle ABD'den gelecek perakende satışlar ve sanayi üretimi verileri küresel piyasaların odağında yer alacak.
Küresel piyasalar, yeni güne enflasyonist baskılara dair artan endişeler ve önemli jeopolitik gelişmelerin etkisiyle karışık bir seyirle başladı. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde açıklanan Üretici Fiyat Endeksi'nin (ÜFE) beklentilerin üzerinde gelmesi, maliyet enflasyonunun henüz kontrol altına alınamadığına dair sinyaller verdi. Bu durum, merkez bankalarının faiz artırım döngülerine devam edebileceği veya faiz indirimlerinin daha geç bir tarihe ötelenebileceği endişesini beraberinde getirdi. Piyasaların diğer önemli gündem maddesi ise bugün Alaska'da gerçekleşecek olan ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki kritik görüşme oldu. Bu zirveden çıkacak sonuçlar, jeopolitik risk iştahını doğrudan etkileyerek küresel dengeler üzerinde belirleyici rol oynayabilir.
ABD yönetimi tarafından uygulanan korumacı politikaların küresel ekonomi ve ticaret üzerindeki etkileri, makroekonomik veriler aracılığıyla izlenmeye devam ediyor. Bu bağlamda, temmuz ayına ait Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) verileri, piyasaları şaşırttı. ÜFE, aylık bazda yüzde 0,9, yıllık bazda ise yüzde 3,3 artış göstererek beklentilerin oldukça üzerinde gerçekleşti. Bu artış, aylık bazda Haziran 2022'den, yıllık bazda ise Şubat ayından bu yana kaydedilen en yüksek oran oldu. Gıda ve enerji gibi volatil kalemleri içermeyen çekirdek ÜFE de temmuzda aylık bazda yüzde 0,9, yıllık bazda ise yüzde 3,7 yükselerek beklentileri aştı. Bu veriler, şirketlerin üretim maliyetlerinin arttığını ve bu artışların tüketici fiyatlarına yansıyabileceği riskini ortaya koydu. Enflasyonun seyrine dair endişeler, para politikalarına yönelik beklentileri yeniden şekillendirdi.
Makroekonomik gündemin yanı sıra, jeopolitik gelişmeler de ABD piyasalarının odağında yer aldı. Alaska'da gerçekleştirilecek olan Trump-Putin görüşmesi, küresel siyasetin seyrini belirleyebilecek potansiyele sahip. Bu görüşmeden elde edilecek sonuçlar, uluslararası ilişkilerdeki tansiyonun geleceğine dair önemli ipuçları verecek. Olası bir anlaşmazlık durumunda jeopolitik tansiyonun yeniden yükselmesi riski, yatırımcılar arasında endişeye neden oluyor. Kurumsal tarafta ise, ABD'li yarı iletken üreticisi Intel'in hisseleri dikkat çekti. Trump yönetiminin şirkette hissedar olmak için görüşmeler yürüttüğüne dair çıkan haberler sonrası Intel hisseleri yüzde 7,4 oranında kayda değer bir değer kazandı. Bu gelişme, hükümet desteği beklentisiyle şirkete olan güvenin arttığını gösteriyor. New York Borsası'nda dün endeksler genel olarak yatay bir seyir izledi. S&P 500 endeksi yüzde 0,03 artışla günü tamamlarken, Dow Jones endeksi yüzde 0,02 azalışla ve Nasdaq endeksi yüzde 0,01 azalışla kapanış yaptı. ABD'de endeks vadeli kontratlar da yeni güne karışık bir görünümle başladı, bu da piyasalardaki belirsizliğin devam ettiğini gösteriyor.
Avrupa borsaları dün genel olarak alış ağırlıklı bir seyir izleyerek pozitif bir performans sergiledi. Ancak, tıpkı ABD ve küresel piyasalarda olduğu gibi, yatırımcıların odağında bugün gerçekleşecek olan Trump-Putin görüşmesi vardı. Bu görüşmeden çıkacak sonuçlar, Avrupa piyasalarının da yönünü belirlemede etkili olabilecek potansiyel taşıyor. Makroekonomik veri cephesinde ise Avro Bölgesi ve İngiltere'nin büyüme verileri yakından takip edildi. Avro Bölgesi ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1, yıllık bazda ise yüzde 1,4 büyüyerek beklentilere paralel bir performans gösterdi. Bu ılımlı büyüme, bölge ekonomisinin istikrarlı ancak yavaş bir genişleme içinde olduğunu ortaya koydu.
İngiltere ekonomisi de yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreklik döneme göre yüzde 0,3 büyüme kaydetti. Bu rakam, piyasaların yüzde 0,1'lik beklentisinin üzerinde gelerek pozitif bir sürpriz yarattı. Büyümenin detaylarına bakıldığında, hizmet sektörü yüzde 0,4 ve inşaat sektörü yüzde 1,2 oranında önemli katkılar sağlarken, imalat sektörü yüzde 0,3 oranında daralma yaşadı. Ülke ekonomisi yıllık bazda ise yüzde 1,2 büyüme performansı göstererek dirençli bir yapı sergiledi. Öte yandan, Almanya'dan gelen bir haber, ülke ekonomisinin ve bütçesinin üzerindeki ek yükleri gözler önüne serdi. Almanya, düzensiz göçü önlemek amacıyla 2024 Eylül'de başlattığı sınır kontrolleri kapsamında haziran sonuna kadar 80 milyon avrodan fazla harcama yaptığını açıkladı. Bu maliyetin büyük kısmını memurlara ödenen fazla mesai ücretleri oluştururken, görevle ilgili diğer ek giderler 37,9 milyon avroya ulaştı. Bu tür harcamalar, kamu maliyesi üzerindeki baskıyı artırabilir. Dün Avrupa'nın önde gelen borsalarında genel olarak yükseliş eğilimi hakimdi: İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 0,13, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 0,84, İtalya'da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 1,11 ve Almanya'da DAX 40 endeksi yüzde 0,79 yükselişle günü tamamladı. Avrupa'da endeks vadeli kontratlar da güne pozitif bir açılışla başladı, bu da bölge piyasalarında genel olarak olumlu bir hava olduğunu gösteriyor.
Asya borsalarında, Hong Kong hariç genel olarak alış ağırlıklı bir seyir izlendi. Güney Kore'de ise resmi tatil nedeniyle piyasalarda işlem yapılmadı. Bölgedeki en önemli ekonomik gelişmelerden biri, Çin'den gelen temmuz ayına ait perakende satışlar ve sanayi üretimi verileri oldu. Çin'de perakende satışlar, temmuzda yıllık bazda yüzde 3,7 artış kaydederek piyasa beklentilerinin altında kaldı. Bu durum, dünyanın ikinci en büyük ekonomisinde tüketici harcamalarındaki yavaşlamaya dair endişeleri artırdı. Benzer şekilde, sanayi üretimi de yıllık bazda yüzde 5,7 artışla beklentileri aşamadı. Sanayi üretimi yılın ilk yedi ayında önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 6,3 artış göstermiş olsa da, temmuz ayındaki yavaşlama, küresel tedarik zincirleri ve üretim faaliyetleri üzerinde olası etkileri açısından yakından takip ediliyor. Bu gelişmelerin ışığında, kapanışa yakın saatlerde Japonya'da Nikkei 225 endeksi yüzde 1,3, Çin'de Şanghay bileşik endeksi de yüzde 0,5 yükseliş kaydetti. Ancak Hong Kong'da Hang Seng endeksi yüzde 1,2 düşerek bölgedeki genel pozitif havadan ayrıştı. Bu farklılaşma, Çin'in iç ekonomik sorunları veya Hong Kong'a özgü piyasa dinamikleriyle ilişkili olabilir.
Döviz piyasalarında haftanın son işlem gününde Türk Lirası karşısında hem dolar hem de avroda hafif yukarı yönlü hareketler gözlemlendi. Serbest piyasada 40,8710 liradan alınan Amerikan doları, 40,8730 liradan satılıyor. Bu rakamlar, önceki gün kapanışına göre dolar kurunda küçük bir yükseliş yaşandığını gösteriyor. Dün doların satış fiyatı 40,7870 lira olarak kaydedilmişti. Benzer şekilde, Avrupa ortak para birimi avro da Türk Lirası karşısında değer kazandı. 47,7400 liradan alınan avronun satış fiyatı ise 47,7420 lira olarak belirlendi. Avronun dün kapanış fiyatı 47,6180 lira seviyesindeydi. Bu döviz hareketleri, küresel piyasalardaki belirsizlikler ve yerel ekonomik gelişmelerin birleşimiyle şekilleniyor, yatırımcıların döviz kurları üzerindeki hassasiyetini koruduğunu gösteriyor.
Altının ons fiyatı, haftaya değer kaybıyla başlamasına rağmen, son işlem gününde yönünü yukarı çevirdi. Dün, küresel enflasyon verileri ve merkez bankalarının para politikalarına ilişkin beklentilerin etkisiyle faiz indirimi ihtimallerinin zayıflaması, altının cazibesini azaltarak fiyatında gerilemeye neden olmuştu. Altının ons fiyatı dünü yüzde 0,6 azalışla 3 bin 335 dolar seviyesinden kapatmıştı. Ancak yeni işlem gününde, dolar endeksinin küresel çapta güç kaybetmesi ve özellikle Trump-Putin görüşmesi gibi jeopolitik risklerin artabileceği endişeleri, güvenli liman arayışını tetikleyerek altının yeniden yükselişine destek verdi. Şu sıralarda altının ons fiyatı, önceki kapanışa göre yüzde 0,3 artışla 3 bin 345 dolardan alıcı buluyor. Bu hareketlilik, altının küresel ekonomik ve politik belirsizliklere karşı korunma aracı olarak konumunu koruduğunu teyit ediyor.
Küresel enerji piyasalarında gösterge konumunda olan Brent petrolün varil fiyatı da haftanın son işlem gününde hafif bir yükseliş gösterdi. Şu sıralarda Brent petrolün varil fiyatı, önceki kapanışının yüzde 0,2 üzerinde 66,3 dolar seviyesinden işlem görüyor. Petrol fiyatlarındaki bu sınırlı artış, küresel talep ve arz dinamiklerinin yanı sıra, jeopolitik gelişmelerin ve küresel ekonomik büyüme beklentilerinin etkisiyle şekilleniyor. Piyasalardaki genel risk iştahı ve enerji talebine yönelik güncel veriler, petrol fiyatlarının seyrinde belirleyici olmaya devam ediyor.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
Borsa İstanbul, BIST 100, piyasa düşüşü, küresel piyasalar, ABD ÜFE, Trump Putin görüşmesi, altın fiyatları, petrol fiyatları, dolar kuru, euro kuru, ekonomik veriler, sektörel performans, finansal piyasalar, borsa analizi, teknik seviyeler