Amerikan ekonomisi, son dönemde ortaya çıkan karmaşık göstergelerle birlikte bir paradoks sunuyor. İstihdam piyasasında belirgin bir yavaşlama gözlemlenirken ve belirli sektörlerde gümrük tarifelerinin yükselişi baskı yaratırken, ülkenin önde gelen şirketleri şaşırtıcı bir dayanıklılık sergiliyor. Finans piyasalarının nabzını tutan Wall Street'te, son bilanço sezonunun neredeyse tamamlanmasıyla birlikte ortaya çıkan veriler, geniş çaplı bir kurumsal performans iyileşmesine işaret ediyor. Özellikle küresel ticaret politikalarındaki belirsizliklerin ve Nisan ayında açıklanan ithalat tarifelerinin ardından düşürülen beklentiler, S&P 500 endeksinde yer alan şirketler tarafından adeta altüst edildi. Bu durum, piyasa analistlerinin temkinli öngörülerinin çok ötesinde bir tablo çiziyor.
İkinci çeyrek bilançolarının, bir önceki yıla kıyasla yaklaşık yüzde 12'lik etkileyici bir artış göstermesi bekleniyor. Bu oran, analistlerin Temmuz başında sadece yüzde 5'lik bir büyüme öngördüğü düşünüldüğünde, oldukça çarpıcı bir başarıyı temsil ediyor. Beklentilerin bu denli aşılması, şirketlerin maliyet yönetimi, operasyonel verimlilik ve belirli sektörlerdeki güçlü talep sayesinde zorlu ekonomik koşullara adaptasyon yeteneklerini gözler önüne seriyor. Bu güçlü kâr performansının aslan payı, özellikle teknoloji sektöründen gelirken, şirket yöneticileri bahar aylarındaki temkinli yaklaşımlarına kıyasla ekonomi konusunda çok daha iyimser bir tablo çiziyorlar. Kurumsal görüşmelerde 'resesyon' kelimesinin geçme oranındaki dramatik yüzde 84'lük düşüş, bu iyimserliğin somut bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Yöneticilerin geleceğe dair artan güveni, yatırımcıların piyasaya olan inancını pekiştirerek, son haftalarda büyük borsa endekslerinin rekor üstüne rekor kırmasına önemli katkı sağladı. S&P 500 endeksi, Nisan ayındaki dip seviyelerinden bu yana yüzde 29'luk kayda değer bir yükseliş kaydetti ve yılbaşına göre şu anda yüzde 9,7'lik bir artıda seyrediyor.
Şirket bilançolarındaki bu göz kamaştırıcı performansa rağmen, genel ekonomik veriler daha karmaşık ve çelişkili bir görünüm sunuyor. İşgücü piyasasındaki zayıflık sinyalleri, özellikle istihdam artış hızındaki yavaşlama ile dikkat çekerken, bu durum kısmen düşük işsizlik maaşı başvuruları ve olumlu seyreden perakende satış verileriyle dengeleniyor. Düşük işsizlik maaşı başvuruları, işten çıkarmaların hala sınırlı olduğunu ve işgücü piyasasının temelden sağlam kalmaya devam ettiğini gösterirken, güçlü perakende satışlar da tüketici harcamalarının dirençli olduğunu ve ekonominin önemli bir itici gücü olmaya devam ettiğini ortaya koyuyor.
Enflasyon cephesinde de benzer bir tutarsızlık yaşandı. Geçen hafta açıklanan iki önemli enflasyon raporu, piyasalara çelişkili mesajlar verdi. Tüketici fiyat endeksindeki (TÜFE) görece olumlu tablo, yani tüketici nezdindeki enflasyon baskılarının hafiflemesi beklentisi, hemen ardından gelen toptan eşya enflasyonuna ilişkin daha endişe verici bir raporla gölgelendi. Üretici fiyatlarındaki artışın, nihayetinde tüketici fiyatlarına yansıyabileceği endişesi, bazı yatırımcıları temkinli olmaya iterken, diğerleri ise şirket kârlarının güçlü kaldığı sürece piyasada alım yapmaya devam etme eğiliminde. Bu hafta yatırımcıların odak noktası, Home Depot, Target ve Walmart gibi büyük perakendecilerin açıklayacakları bilançolar olacak. Bu şirketlerin raporları, Amerikalı tüketicilerin mevcut harcama alışkanlıkları ve ekonomik güvenleri hakkında yeni ve kritik ipuçları sunması bekleniyor. Global makro stratejistler, farklı açılardan bakıldığında, şirketlerin bu süreçlerden Şubat ya da Mart ayına göre çok daha güçlü çıktığını belirtiyorlar, bu da kurumsal dayanıklılığın altını çiziyor.
ABD borsalarındaki genel yükseliş eğilimine rağmen, tüm sektörlerin aynı derecede iyi durumda olmadığı net bir şekilde görülüyor. S&P 500 endeksinin 11 ana sektöründen sadece ikisi; iletişim hizmetleri ve bilgi teknolojisi, endeksin toplam kâr artışının üçte ikisinden fazlasını sağlıyor. Bu olağanüstü performansın temel nedeni, Meta Platforms ve Microsoft gibi teknoloji devlerinin çeyrek sonuçlarında sergiledikleri etkileyici başarılar. Her iki şirket de yapay zekâ (AI) teknolojilerine yapılan devasa yatırımların öncülerinden olup, bu alandaki ilerlemeler ve beklenen verimlilik artışları, yatırımcıların bu şirketlere olan ilgisini katlayarak artırdı.
Yatırımcılar, yapay zekâ teknolojilerinin operasyonel verimlilik, maliyet düşürme ve yeni gelir akışları yaratma potansiyelinden faydalanan şirketleri güçlü bir şekilde destekliyor. Bu durum, özellikle yapay zekâ altyapılarını inşa eden, bu teknolojiler için gerekli donanım ve yazılımı sağlayan şirketlerin büyük getiriler elde etmesine yol açtı. Yapay zekâ patlamasının adeta simge şirketi haline gelen çip üreticisi Nvidia'nın ayın ilerleyen günlerinde açıklayacağı bilanço, piyasanın bu alandaki iştahını daha da körüklemesi beklenen kritik bir gelişme olarak izleniyor. Bunun yanı sıra, veri merkezleri için gaz türbinleri üreten GE Vernova, sofistike soğutma sistemleri sağlayan Comfort Systems ve yalıtım malzemeleri üreten Owens Corning gibi sektörlerinde niş sayılabilecek şirketler de son haftalarda beklentileri aşan güçlü bilançolar açıklayarak hisselerinde önemli artışlar kaydettiler. Bu durum, yapay zeka ve ilişkili altyapı yatırımlarının, teknoloji sektörünün ötesinde de geniş bir etki yarattığını gösteriyor.
Ancak bu genel iyimser tablonun dışında kalan ve daha zorlu bir mücadele veren sektörler de bulunuyor. Ambalaj üreticileri, petrol ve doğalgaz sondaj şirketleri ile gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GYO'lar) bu zorlukları yaşayan başlıca gruplar arasında yer alıyor. Örneğin, ABD'nin Batı Yakası'nda daire kiralama işiyle uğraşan GYO firması Essex Property Trust, 30 Temmuz'daki bilanço görüşmesinde Los Angeles bölgesindeki zayıf talebi genel ekonomideki durgunluğa bağladı. Şirket hisseleri, sonuçların açıklanmasından bu yana yüzde 11'lik bir düşüş yaşadı; bu durum, sektör genelindeki düşüşle paralel bir seyir izliyor. Sermaye piyasaları stratejistleri, şu anda ekonominin adeta ikiye bölünmüş bir yapıda olduğunu ve yapay zeka harcamalarından doğrudan veya dolaylı olarak yararlanamayan şirketlerin, 'sürünerek ilerleme' olarak tabir edilebilecek bir senaryoda sıkışıp kaldığını belirtiyorlar. Bu ayrışma, yatırımcılar için sektör seçimi ve portföy çeşitlendirmesinin önemini bir kez daha vurguluyor.
Pek çok şirket yöneticisi, son dönemdeki gelişmelerin ve özellikle hükümet politikalarındaki istikrarın ekonomiye yönelik beklentilerini olumlu yönde etkilediğini ifade ediyor. Daha önceki dönemlerde, ABD hükümet politikalarındaki belirsizliğin, şirketlerin uzun vadeli plan yapmalarını veya stratejik yatırımlarını gerçekleştirmelerini zorlaştırdığı ve tüketici harcamalarını olumsuz etkilediği yaygın bir görüştü. Ancak son zamanlarda ticaret anlaşmalarının imzalanması ve vergi indirimlerinin onaylanması gibi adımlar, yöneticiler arasında daha istikrarlı bir ekonomik ortam beklentisine yol açtı. Bu durum, Amerikan ekonomik büyümesindeki mevcut yavaşlamanın kısa ömürlü olacağına dair bir umudu besliyor.
Önde gelen bir havayolu şirketinin CEO'su, 17 Temmuz'daki bilanço açıklamasında, geride kalan beş ay boyunca hem şirketler hem de tüketiciler açısından yaşanan yüksek belirsizlik nedeniyle talebin zayıf seyrettiğini dile getirdi. Ancak, son birkaç haftada bu belirsizliğin önemli ölçüde azaldığını ve asıl cesaret verici olanın, bu artan güven düzeyinin talepte somut bir dönüm noktasına dönüşmesi olduğunu vurguladı. Yılın büyük bölümünde düşüşte olan bu havayolu şirketinin ve diğer hava yolu şirketlerinin hisseleri, geçen hafta gözle görülür bir yükseliş kaydetti. Bu şirketin hisseleri, yılın başından itibaren yüzde 4 oranında yükselerek piyasadaki genel toparlanmaya eşlik etti. Bu gibi yöneticilerden gelen olumlu sinyaller, genel piyasa duyarlılığını desteklerken, belirsizliğin azalmasıyla birlikte ertelenen yatırımların ve tüketici harcamalarının yeniden canlanabileceği beklentisini güçlendiriyor.
Şirket kârlarındaki bu güçlü performansa ve yönetim katındaki iyimserliğe rağmen, bazı yatırımcılar piyasanın mevcut değerlemesinden ötürü temkinli bir iyimserlik taşıyor. Aynı zamanda, hisselerin çok pahalı hale geldiği ve olası hatalar için yeterli marj bırakmadığı endişesi de giderek artıyor. S&P 500 endeksinde işlem gören şirketler, önümüzdeki 12 aya ilişkin beklenen kârlarının ortalama 22,5 katı fiyatla işlem görüyor. Bu oran, son 10 yılın ortalaması olan 18,8'in oldukça üzerinde seyrediyor ve tarihi standartlara göre yüksek bir değerlemeye işaret ediyor. Bu durum, piyasada ciddi bir prim oluştuğunu ve şirketlerin gelecekteki kâr büyümesine ilişkin beklentilerin fazlasıyla iyimser olduğunu gösteriyor olabilir.
Global yatırım stratejistleri, mevcut durumu 'yüksek riskli bir boğa piyasası' olarak tanımlayarak yatırımcıları uyarıyorlar. Bu durumun nedeni, hisselerin adeta 'kusursuz bir dünyayı' fiyatlaması. Yani piyasa, gelecekte ekonomik büyümenin istikrarlı olacağını, şirket kârlarının kesintisiz artacağını, enflasyonun kontrol altında kalacağını ve jeopolitik risklerin minimize edileceğini varsayıyor. Ancak gerçek dünya çoğu zaman bu kadar kusursuz olmaktan uzak. Beklenmedik ekonomik şoklar, jeopolitik gerilimler, faiz artışları veya şirket kârlarında olası bir yavaşlama, mevcut yüksek değerlemeleri sorgulatabilir ve piyasada sert düzeltmelere yol açabilir. Bu nedenle, yatırımcıların, mevcut ralliye katılırken dahi risk yönetimine ve portföy çeşitlendirmesine daha fazla önem vermesi, olası oynaklıklara karşı hazırlıklı olması gerektiği vurgulanıyor.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
ABD ekonomisi, şirket bilançoları, S&P 500, teknoloji hisseleri, yapay zeka, borsa rallisi, kâr artışı, Wall Street, enflasyon, istihdam, perakende satışlar, hisse değerlemeleri, resesyon, yatırım stratejileri, piyasa analizi