ABD Borsası ve Reel Ekonomi: Uçurum mu Oluşuyor?

BIST Haberleri
ABD borsalarının rekor seviyeleri, ekonominin gerçek durumunu maskeliyor mu? Bob Elliott ve Tiffany Wilding'den çarpıcı analizler: Fed tutanakları, tarife etkileri, faiz indirimi beklentileri ve işgücü piyasası dinamikleri üzerine derinlemesine bir inceleme.

ABD Borsası ve Reel Ekonomi Arasındaki Ayrışma

Küresel finans piyasalarında dikkatler, Amerikan borsalarının mevcut performansı ile ülkenin makroekonomik gerçekleri arasındaki potansiyel uyumsuzluğa çevrilmiş durumda. Yakın zamanda yaşanan düşüşlere rağmen ABD borsa endeksleri, tarihsel zirvelerinden sadece birkaç adım uzakta seyrediyor. Bu durum, piyasa analistleri ve ekonomistler arasında önemli tartışmalara yol açarken, piyasa iyimserliğinin ekonomik koşullarla ne kadar örtüştüğü sorusu gündeme geliyor.

Unlimited Funds'ın kurucu ortağı, Üst Yöneticisi (CEO) ve Yatırım Direktörü Bob Elliott, yakın zamanda yaptığı bir açıklamada, piyasanın mevcut durumu hakkında çarpıcı tespitlerde bulundu. Elliott, "Borsa, halihazırda güçlü bir ekonomik görünüme sahipmiş gibi fiyatlanıyor, ancak temel ekonomik koşullar ve göstergeler, bu yüksek beklentileri boşa çıkaracak bir yöne doğru evriliyor," değerlendirmesini yaptı. Bu tespit, Wall Street'in genel kabul görmüş iyimser bakış açısıyla çelişen bir perspektif sunuyor.

Piyasa İyimserliği ve Ekonomik Gerçekler Arasındaki Uçurum

Borsa Fiyatlamaları ve Makroekonomik Çelişkiler

Elliott, piyasaların Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) gelecekteki olası faiz indirimleri konusunda "fazla iyimser" bir duruş sergilediğini dile getirdi. Yatırımcıların, sıkı para politikasının gevşemesine dair beklentileri, hisse senedi piyasalarında aşırı bir iyimserlik rüzgarı estirmiş durumda. Ancak Elliott, bu iyimserliğin ne derece gerçekçi olduğunu sorgulayarak, özellikle uygulanan tarifelerin enflasyon üzerindeki nihai etkisinin henüz tam olarak anlaşılamadığını ve bu belirsizliğin piyasa tahminlerini yanıltabileceğini vurguladı.

Fed Tutanakları ve Belirsizliklerin Odağı

Amerikan Merkez Bankası'nın Temmuz ayı toplantı tutanakları, piyasanın gündemine oturan bir diğer önemli belge oldu. Belgelerde, mevcut yıl içinde uygulanan tarife artışlarının ekonomik etkilerinin zamanlaması, büyüklüğü ve kalıcılığı konusunda "önemli belirsizliklerin" devam ettiğine dair detaylı değerlendirmeler yer aldı. Fed yöneticileri, tarifelerin etkilerinin, özellikle mal fiyatlarını yansıtan enflasyon rakamlarında daha belirgin hale geldiğini kabul ederken, hizmetler sektöründeki fiyat enflasyonunun yavaşlama eğilimini sürdürdüğünü de not etti. Bu durum, enflasyon dinamiklerinin sektörel bazda farklılaştığını ve genel enflasyon görünümünün karmaşık bir yapı sergilediğini ortaya koyuyor.

Yakın zamanda yaşanan düşüşlere rağmen ABD borsası, çarşamba gününü yoğunluklu olarak düşüşle kapattı. Özellikle geniş tabanlı S&P 500 Endeksi üst üste dördüncü işlem gününde de gerileme kaydetti. Ancak bu düşüşlere rağmen, endeks 14 Ağustos'taki rekor kapanış seviyesinden sadece %1,1 gibi sınırlı bir mesafede seyretmeye devam ediyor. Bu dayanıklılık, piyasanın temel güçlülüğünü veya aşırı iyimserliğini bir kez daha gündeme getiriyor.

Tahvil Piyasası Dinamikleri ve Hisse Senedi Çekiciliği

Büyüme Dinamikleri ve Yatırımcı Davranışı

Bob Elliott, mevcut büyüme dinamikleri göz önüne alındığında, sabit getirili menkul kıymetlerin, yani tahvillerin, hisse senetlerine kıyasla daha cazip bir yatırım alternatifi sunduğunu belirtti. Teorik olarak, ekonomik büyümenin yavaşladığı veya belirsiz olduğu dönemlerde, yatırımcıların daha güvenli liman olarak görülen tahvillere yönelmesi beklenir. Ancak Elliott, mevcut piyasa fiyatlamalarının, "herkesin tahvillerden uzaklaştığını" gösterdiğini kabul ederek bu durumdaki paradoksa dikkat çekti. Bu gözlem, yatırımcıların risk iştahının hala yüksek olduğunu ve hisse senedi piyasalarına olan güvenin devam ettiğini düşündürüyor.

FactSet verileri, bu paradoksal durumu somut bir şekilde ortaya koyuyor. ABD yatırım yapılabilir tahvil piyasasını takip eden iShares Core U.S. Aggregate Bond ETF, çeyreğin başından çarşamba gününe kadar %0,1'lik sınırlı bir düşüş yaşadı. Aynı dönemde, uzun vadeli ABD Hazine piyasasını izleyen Vanguard ETF'si ise %1,3'lük daha belirgin bir gerileme gösterdi. Bu düşüşler, tahvil getirilerinin yükseldiğini ve dolayısıyla tahvil fiyatlarının düştüğünü işaret ediyor. Buna karşılık, aynı çeyreğin başından itibaren S&P 500 endeksi %3,1 gibi kayda değer bir yükseliş kaydetti. Bu veriler, hisse senedi piyasasına olan ilginin tahvillere kıyasla belirgin şekilde daha yüksek olduğunu ve yatırımcıların hala riskli varlıklara yöneldiğini gösteriyor.

Ekonomi Politikalarının Yükü ve Büyüme Yanılgısı

Göç ve Tarife Politikalarının Makroekonomik Etkisi

Bob Elliott, ABD'nin mevcut göç ve tarife politikalarının ülke ekonomisi üzerinde önemli bir baskı oluşturduğunu savundu. Elliott'a göre, bu politikaların getirdiği yük, "Trump'ın Büyük ve Güzel Yasası'ndan (büyük ve güzel vergi indirimleri yasasına atıf) elde edilebilecek her türlü faydadan çok daha büyük" boyutlara ulaşmış durumda. Bu ifadeler, mevcut idari kararların ekonomik büyümeyi desteklemekten ziyade, ona engel teşkil ettiğine dair ciddi bir eleştiri niteliği taşıyor. Borsa uzmanı, piyasanın genel algısının "önümüzde bir büyüme patlaması olacakmış gibi" bir senaryoyu fiyatladığını, ancak gerçekte ekonomik büyümenin yavaşlama eğiliminde olduğunu belirtti. Bu, piyasa algısı ile reel ekonomi arasındaki derin çelişkiyi gözler önüne seriyor.

Ekonomik Aktivitedeki Yavaşlama İşaretleri

Fed'in Temmuz ayı toplantı tutanakları da Elliott'ın bu görüşlerini destekler nitelikte detaylar içeriyor. Tutanaklarda, "yılın ilk yarısında ekonomik faaliyetlerdeki büyümenin, büyük ölçüde tüketim artışının yavaşlaması ve konut yatırımlarındaki düşüş nedeniyle yavaşladığı" açıkça belirtiliyor. Bu durum, Amerikan ekonomisinin lokomotif güçlerinden ikisi olan tüketici harcamaları ve konut piyasasında gözle görülür bir ivme kaybı yaşandığını gösteriyor. Bununla birlikte, tutanaklara göre Fed üyelerinin neredeyse tamamı, "işgücü piyasasının hâlâ sağlam olduğu ve mevcut para politikasının ılımlı veya mütevazı şekilde kısıtlayıcı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Komite’nin potansiyel ekonomik gelişmelere zamanında yanıt vermek için iyi bir konumda olduğunu" kabul ediyor. Bu ifade, Merkez Bankası'nın ekonomiyi izlemeye devam ettiği ve gerektiğinde müdahale etme kapasitesine sahip olduğu mesajını veriyor.

Faiz İndirimi Beklentisi: Gerçekçilik ve Piyasa Algısı

CME FedWatch Verileri ve Yatırımcı İyimserliği

Fed tutanaklarının yayımlanmasının ardından bile yatırımcılar, Eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini büyük ölçüde korudu. Ancak CME FedWatch verileri, Temmuz toplantısı tutanaklarının kamuoyuna açıklanmasının ardından federal fon vadeli işlemleri piyasasında bu beklentilerin bir miktar azaldığını gösterdi. Verilere göre, merkez bankasının önümüzdeki ay gösterge faiz oranını çeyrek puan indirme ihtimali yüzde 80,9 olarak fiyatlanmaya devam etti. Bu oran, tutanaklar yayımlanmadan kısa süre önce yaklaşık yüzde 85 seviyesindeydi. Bu küçük gerileme, tutanakların bazı yatırımcıların aşırı faiz indirimi iyimserliğini hafifçe törpülediğini ancak genel eğilimi değiştirmediğini gösteriyor. Yatırımcılar, yıl sonuna kadar iki veya üç faiz indirimi olasılığını güçlü bir şekilde fiyatlamaya devam ediyor.

Piyasa Fiyatlamaları ve Ekonomik Koşullar Arasındaki Uyumsuzluk

Bob Elliott, hisse senedi fiyatlarının tarihsel zirvelere yakın seyretmesine karşın, piyasalarda iki veya üç faiz indiriminin fiyatlanıyor olmasını "eşleştirilmesi güç" bir senaryo olarak nitelendirdi. Elliott'a göre, bu büyüklükte faiz indirimleri ancak "ekonomik koşullara daha anlamlı bir yavaşlamanın" eşlik etmesiyle mümkün olabilir. Bu durum, piyasaların şu anki fiyatlamalarının, ciddi bir ekonomik yavaşlama yaşanmadan gerçekleşmesi zor olan agresif faiz indirimlerini içerdiğini ima ediyor. S&P 500 endeksi, çarşamba gününe itibarıyla yılbaşından bu yana yüzde 8,7 gibi kayda değer bir artış kaydetti. Bu yükseliş, piyasanın genel olarak sağlam ve büyümeye odaklı bir havada olduğunu gösteriyor, ancak uzmanlar bu rakamların yanıltıcı olabileceği konusunda uyarıyor.

Borsa ve Reel Ekonomi Ayrımı: PIMCO Perspektifi

Tiffany Wilding'den Uyarılar: Gizlenen Gerçekler

PIMCO ekonomisti Tiffany Wilding, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, piyasalardaki bu ayrışmanın altını çizdi. Wilding, "Ekonomi ve borsa aynı şey değildir. Bu ayrım özellikle bugün çok önemli. Zira mevcut politikalar ikisi arasındaki farkı genişletiyor gibi görünüyor" dedi. Wilding, ABD hisse senedi piyasası ile reel ekonomi arasında belirgin bir "uyumsuzluk" gördüğünü ifade etti. ABD büyük ölçekli şirket hisselerini ölçen S&P 500'ün bu yılki güçlü performansının, "ABD'nin genel ekonomik durumu hakkında önemli gerçekleri gizleyebileceğini" belirtti. Wilding, bu görüşünü desteklemek için spesifik ekonomik göstergelere dikkat çekti. 2025'in ilk yarısında reel tüketici harcamalarındaki olası yavaşlamaya ve bu yıl istihdam artışındaki gözle görülür ivme kaybına işaret etti. Bu göstergeler, piyasaların "güçlü ekonomi" beklentisiyle çelişen bir tablo sunuyor.

İşgücü Piyasasındaki Anormallikler

Göç Politikalarının İşgücü Arzına Etkisi

Bob Elliott, ABD işsizlik oranının yüzde 4,2 seviyesinde görece istikrarlı kalmasına yardımcı olan faktörlerden birinin, işgücü arzı ve talebindeki yavaşlama olduğunu belirtti. Ancak Elliott, bu durumu "Normal bir işgücü piyasası ortamında değiliz" diyerek vurguladı. Son altı ayda ABD'deki göç politikalarının "anlamlı" biçimde kısıtlanmasının, işgücü arzını daralttığını ve bu durumun işsizlik oranının düşük kalmasında etkili olduğunu sözlerine ekledi. Bu, işgücü piyasasının mevcut "sağlam" görünümünün, temel ekonomik büyümeden ziyade, arz kısıtlamaları gibi yapısal faktörlerden kaynaklandığına işaret ediyor ve Fed'in politikalarını belirlerken bu nüansı göz önünde bulundurması gerektiğini gösteriyor.

Sonuç olarak, Amerikan borsalarının mevcut rekorlara yakın seviyeleri, bazı uzmanlara göre ülkenin altında yatan ekonomik gerçekleri tam olarak yansıtmıyor. Piyasa iyimserliği, olası faiz indirimleri ve güçlü büyüme beklentileri üzerine kurulu olsa da, tarife etkileri, tüketimdeki yavaşlama ve işgücü piyasasındaki yapısal değişiklikler gibi faktörler, daha karmaşık ve potansiyel olarak zorlu bir makroekonomik tablo çiziyor. Finansal piyasalar ve reel ekonomi arasındaki bu ayrışma, önümüzdeki dönemde yatırımcılar ve politika yapıcılar için önemli bir meydan okuma olmaya devam edecek.

⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.

ABD Borsası, Ekonomi, S&P 500, Fed, Faiz İndirimi, Bob Elliott, Tiffany Wilding, Reel Ekonomi, Tarifeler, İşgücü Piyasası, Piyasa Analizi, Makroekonomi, Tahvil Piyasası, Yatırım Stratejileri

İlginizi Çekebilir

Güvenilir Ortaklarımız