Küresel finans piyasalarında büyük bir merakla takip edilen Amerikan hisse senedi piyasaları, nisan ayında gümrük tarifeleri kaynaklı yaşanan kısa süreli ancak belirgin bir dalgalanmanın ardından, yatırımcıları şaşırtan nefes kesici bir ralliye imza attı. Bu toparlanma, piyasalarda oluşan endişelerin aksine güçlü bir ivme kazanarak önemli bir yükseliş trendi başlattı. Bu ralli neticesinde, piyasa değeri açısından devasa kabul edilen büyük ölçekli şirketlerin hisseleri, tarihsel ortalamaların oldukça üzerinde, fahiş olarak nitelendirilebilecek değerlemelere ulaştı. Özellikle teknoloji ve büyüme odaklı sektörlerdeki bazı şirketlerin hisse senetleri, 2021 yılında ulaşılan ve o dönem için zirve kabul edilen seviyelerin bile üzerine çıkarak, yatırımcılar arasında bir coşku dalgası yarattı. Bu durum, piyasada olası bir köpük oluşumu tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Ancak Wall Street'in önde gelen finans kuruluşlarından **Stifel**'in deneyimli analistleri **Barry Bannister** ve **Thomas Carroll**, piyasalarda hakim olan bu iyimser havaya karşı uyarıda bulunuyor. Analistler, piyasaların rekor üzerine rekor kırdığı bu rallinin, yakında ekonomik gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağını ve yatırımcıların mevcut durumu yeniden değerlendirmesi gerektiğini vurguluyor. Bannister ve Carroll, piyasadaki mevcut yükselişin sürdürülebilirliğinin sorgulanması gerektiğini dile getirerek, yaklaşan zorluklara işaret ediyorlar. Stifel strateji ekibi, yatırımcıların adeta "mezarlık çevresinde ıslık çaldığını" yani tehlikeyi göz ardı ederek rahat bir tavır sergilediklerini belirterek, bu durumun sürdürülemez olduğunu ifade ediyor.
Geçmiş döneme bakıldığında, ABD Başkanı **Donald Trump**'ın uygulamaya koyduğu gümrük tarifelerinin, pek çok ekonomistin başlangıçta beklediği kadar agresif bir şekilde tüketici fiyatlarını artırmadığı gözlemlendi. Bu durum, şirketlerin tarifelerin getirdiği ek maliyetleri bir süre için kendi kâr marjlarından absorbe etmeleri veya tedarik zincirlerini yeniden düzenlemeleri sayesinde gerçekleşti. Dolayısıyla, enflasyonist baskıların sınırlı kalması, yatırımcıların hisse senetleri için yüksek primler ödemeye istekli davranmasına neden oldu. Bu algı, hisse senedi piyasalarındaki yükselişin temel desteklerinden biri haline geldi. Ancak, tarifelerin ABD ekonomisinin geneli üzerindeki uzun vadeli ve derinlemesine etkisini yansıtan makroekonomik veriler piyasaya yayıldıkça, yatırımcıların bu "sahadaki gerçekleri" görmezden gelmesi giderek zorlaşacak ve piyasa dinamiklerinde önemli değişimler tetiklenebilir.
**Stifel**'den **Bannister** ve **Carroll**, son üç aylık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) ve nihai tüketici harcamaları verilerini dikkatle incelediklerini belirtiyor. Bu veriler, ABD ekonomisinin 2025 yılının ilk yarısından itibaren belirgin bir yavaşlama sürecine girdiğine dair güçlü sinyaller veriyor. **Stifel** ekibi, önümüzdeki aylarda bu yavaşlamanın daha da keskinleşmesini bekliyor. Bu durumun temel nedenlerinden biri, şirketlerin **Trump**'ın gümrük tarifelerinin yol açtığı maliyet artışlarını telafi etmek amacıyla fiyatlarını artırması. Şirketler maliyetleri tüketicilere yansıttıkça, reel mal satışlarının yavaşlaması bekleniyor. Diğer bir deyişle, ortalama reel ücret artışlarının, yükselen fiyatlarla aynı hızda artmaması öngörülüyor. Bu senaryo, tüketicilerin satın alma gücünü erozyona uğratacak ve genel harcama kapasitelerini zayıflatacaktır. Tüketimin ABD ekonomik faaliyetlerinin yaklaşık %70'ini oluşturduğu düşünüldüğünde, tüketicilerin harcama kapasitesindeki bu zayıflama, Amerikan ekonomisinin geneli için ciddi sorunlara yol açabilir ve büyüme hızını belirgin şekilde düşürebilir.
**Bannister** ve ekibi, bu olumsuz tablonun bir sonucu olarak ekonomide "hafif stagflasyon" olarak tanımladıkları bir durumun yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Stagflasyon, yüksek enflasyon ile durgun veya küçülen ekonomik büyümenin bir arada görüldüğü nadir ve zorlu bir ekonomik koşulu ifade eder. "Hafif" terimi, bu durumun henüz şiddetli bir resesyona dönüşmeyeceği ancak enflasyonun devam ederken büyümenin duraklayacağı anlamına geliyor. Böyle bir senaryo, nisan ayında gümrük tarifesi kaynaklı yaşanan borsa dalgalanmasının bir benzerinin, hatta daha derin etkilerinin, yeniden tetiklenmesine neden olabilir. O dönemde, **S&P 500** endeksi, kısa süreliğine bir ayı piyasası sınırına kadar gerilemiş ve yatırımcılara önemli kayıplar yaşatmıştı.
Finans piyasaları çevrelerinde, "ayı piyasası" genellikle borsaların ulaştığı son zirve seviyeden %20 ve üzerinde düşmesi olarak tanımlanır. Nisan ayındaki düşüş bu seviyeye yaklaşsa da tam olarak bir ayı piyasasına dönüşmemişti. Ancak **Bannister** ve ekibi, yaklaşan satış dalgasının nisan ayındaki kadar şiddetli olmasını beklemiyor. **Stifel** strateji ekibi, **S&P 500** endeksinin mevcut seviyelerinden %14'e kadar düşebileceğini ve yıl sonu hedefleri olan 5.500 seviyesine gerileyebileceğini öngörüyor. **FactSet** verilerine göre, **S&P 500** endeksi, bu uyarıların yapıldığı pazartesi günü 6.389 seviyesinden işlem görüyordu. Bu tahmin, mevcut piyasa değerlemeleri göz önüne alındığında, yatırımcılar için potansiyel bir risk sinyali taşıyor.
Wall Street çevrelerinin genel beklentisi, ABD Merkez Bankası (**Fed**)'nın enflasyonla mücadeledeki ilerlemeler ve ekonomik aktivitedeki olası yavaşlama nedeniyle yakında faiz indirimlerine yeniden başlayacağı yönünde. Bu faiz indirimlerinin, hisse senedi piyasalarında yeni bir ralliyi tetikleme potansiyeli taşıdığı yaygın olarak inanılan bir senaryo. Ancak **Stifel** ekibi, bu beklentiye katılmıyor. Mevcut yüksek hisse senedi değerlemeleri ve ekonomik görünümler nedeniyle, **Fed**'in yapacağı faiz indirimlerinin yatırımcıların hisse senedi talebini artırmada veya piyasalara anlamlı bir destek sağlamada fazla etkili olmayacağını düşünüyorlar. Analistler, bu görüşlerini desteklemek için imalat ve hizmet sektörlerine ait PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) bileşik verilerine işaret etti ve bu verilerin önümüzdeki aylarda daha sert bir ekonomik yavaşlamanın habercisi olabileceğini belirtti. PMI verileri, ekonomik aktivitenin nabzını tutan önemli göstergelerden biridir ve düşüş eğilimi, genel ekonomik daralmaya işaret edebilir.
Ayrıca, Amerikan hane halklarının hisse senetlerini daha fazla yukarı taşıma kapasitesinin de sınırlı olduğu gözlemleniyor. Hane halklarının nakit varlıkları, harcanabilir gelire kıyasla yüksek seviyede olsa da, toplam hane halkı net hisse senedi varlığına oranla önemli ölçüde azalmış durumda. Bu, bireysel yatırımcıların portföylerinde zaten yüksek oranda hisse senedi bulundurdukları ve yeni alımlar için mevcut finansal esnekliklerinin sınırlı olduğu anlamına geliyor. Piyasa zayıflamaya başlarsa ve yatırımcı güveni sarsılırsa, bu durum tüketimi de doğrudan olumsuz etkileyebilir, çünkü hane halkları finansal sağlıklarını korumak adına harcamalarını kısma eğilimine girebilir.
**Bannister** ve **Stifel** ekibi, Wall Street'te az sayıdaki "ayı piyasası savunucularından" biri olarak tanınıyor. Finans dünyasında genel kanının aksine daha temkinli ve karamsar bir duruş sergileyen bu analistler, piyasada "ayılar" olarak adlandırılır. **Stifel** ekibi, geçen yılın başında Bloomberg'in takip ettiği stratejistler arasında **S&P 500** için en düşük fiyat hedeflerinden birini belirlemişti. Diğer Wall Street stratejistleri, piyasaların sürekli yükselişini fiyat hedeflerini tekrar tekrar yukarı revize ederek karşılarken, **Stifel** ekibi bu olumsuz tahminine sadık kalmayı sürdürüyor. Bu tutarlılık, onların analizlerinin ciddiye alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
**Stifel**, önümüzdeki dönemde hisse senetlerinde dalgalanma veya bir geri çekilme bekleyen tek finans kurumu değil. Almanya'nın önde gelen bankalarından **Deutsche Bank**, yatırım danışmanlığı firması **Evercore ISI** ve diğer bazı kurumların stratejistleri de piyasada "mütevazı bir geri çekilme" veya "düzeltme" yaşanabileceği uyarısında bulundu. Finans jargonunda "düzeltme", piyasaların son zirve noktasından %10 veya daha fazla düşmesi olarak tanımlanır ve genellikle sağlıklı bir piyasa döngüsünün parçası olarak görülür, ancak bu durum yatırımcılar için yine de kayıplara yol açabilir. Bu uyarılar, piyasada yaygın bir iyimserliğin ortasında artan endişelerin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
**Stifel** ekibi, bu zorlu piyasa koşullarında yatırımcıların hâlâ fırsat yakalayabileceğini belirtiyor. Ancak bunun için daha savunmacı bir yatırım stratejisinin benimsenmesi ve değer odaklı hisselere yönelinmesi gerektiğini vurguluyorlar. Değer odaklı hisseler, genellikle piyasa fiyatları temel finansal göstergelerinin altında kalan, büyüme potansiyeli yüksek ancak piyasa tarafından henüz tam olarak takdir edilmemiş şirketlerin hisselerini ifade eder. Bu tür hisseler, piyasadaki genel düşüşlerden daha az etkilenebilir ve uzun vadede istikrarlı getiri sağlayabilir. Bu strateji, belirsiz ekonomik ortamlarda sermayeyi koruma ve fırsatları değerlendirme açısından kritik önem taşıyor.
⚖️ Yasal Uyarı:Bu içerik yatırım tavsiyesi niteliği taşımaz. Yatırımlarınızla ilgili kararlarınızı kendi araştırmalarınız ve risk profilinize göre almanız önerilir.
ABD borsaları, S&P 500, Borsa düşüş, Stifel analistleri, Barry Bannister, Thomas Carroll, Ekonomik yavaşlama, Stagflasyon, Gümrük tarifeleri, Yatırım stratejisi, Ayı piyasası, Piyasa düzeltmesi, Fed faiz indirimi